بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
مَا نُنَزِّلُ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةَ إِلَّا بِٱلۡحَقِّ وَمَا كَانُوٓاْ إِذٗا مُّنظَرِينَ ٨
Biz, o melekleri ancak hak ile indiririz ve o zaman, onlara göz açtırılmaz.
إِنَّا نَحۡنُ نَزَّلۡنَا ٱلذِّكۡرَ وَإِنَّا لَهُۥ لَحَٰفِظُونَ ٩
Şüphe yok ki, o Kur'an'ı Biz indirdik. Biz; her halde onu muhafaza da edeceğiz!
وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ فِي شِيَعِ ٱلۡأَوَّلِينَ ١٠
Yüceliğime andolsun ki, senden önce, geçmiş topluluklar içinden de peygamberler gönderdik.
وَمَا يَأۡتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ ١١
Ve onlara hiçbir peygamber gelmiyordu ki, onunla alay ediyor olmasınlar.
كَذَٰلِكَ نَسۡلُكُهُۥ فِي قُلُوبِ ٱلۡمُجۡرِمِينَ ١٢
Biz böylece suçluların kalplerine sokarız onu.
لَا يُؤۡمِنُونَ بِهِۦ وَقَدۡ خَلَتۡ سُنَّةُ ٱلۡأَوَّلِينَ ١٣
Geçmiş milletlerin başına gelenler önlerinde geçmişken yine de ona iman etmezler.
وَلَوۡ فَتَحۡنَا عَلَيۡهِم بَابٗا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ فَظَلُّواْ فِيهِ يَعۡرُجُونَ ١٤
(14-15) Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalardı: «Herhalde gözlerimiz döndürüldü; belki de biz büyüye tutulmuş bir topluluğuz.» diyeceklerdi.
لَقَالُوٓاْ إِنَّمَا سُكِّرَتۡ أَبۡصَٰرُنَا بَلۡ نَحۡنُ قَوۡمٞ مَّسۡحُورُونَ ١٥
(14-15) Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalardı: «Herhalde gözlerimiz döndürüldü; belki de biz büyüye tutulmuş bir topluluğuz.» diyeceklerdi.
وَلَقَدۡ جَعَلۡنَا فِي ٱلسَّمَآءِ بُرُوجٗا وَزَيَّنَّٰهَا لِلنَّٰظِرِينَ ١٦
Şanım hakkı için biz, gökte burçlar yaptık ve onu seyredenler için süsledik.
وَحَفِظۡنَٰهَا مِن كُلِّ شَيۡطَٰنٖ رَّجِيمٍ ١٧
Bir de onu lanetlenmiş her şeytandan koruduk.
إِلَّا مَنِ ٱسۡتَرَقَ ٱلسَّمۡعَ فَأَتۡبَعَهُۥ شِهَابٞ مُّبِينٞ ١٨
Ancak kulak hırsızlığı yapan olursa, onu da parlak bir alev takip etmektedir.