بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

قَالَ فَمَا خَطۡبُكُمۡ أَيُّهَا ٱلۡمُرۡسَلُونَ ٥٧

(Yine) dedi ki: “-Ey elçiler (Allah’ın melekleri!) Bundan sonra işiniz ne?”

– Ali Fikri Yavuz

قَالُوٓاْ إِنَّآ أُرۡسِلۡنَآ إِلَىٰ قَوۡمٖ مُّجۡرِمِينَ ٥٨

Onlar şöyle dediler: “- Biz mücrim (günahkâr) bir topluluğa gönderildik. (Onları helâk edeceğiz, bu topluluk da Lût kavmidir.)

– Ali Fikri Yavuz

إِلَّآ ءَالَ لُوطٍ إِنَّا لَمُنَجُّوهُمۡ أَجۡمَعِينَ ٥٩

Ancak (iman eden) Lût ailesi müstesnadır. Biz, onların hepsini muhakkak kurtaracağız.

– Ali Fikri Yavuz

إِلَّا ٱمۡرَأَتَهُۥ قَدَّرۡنَآ إِنَّهَا لَمِنَ ٱلۡغَٰبِرِينَ ٦٠

Yalnız Lût’un karısını, gerçekten azab içinde kalanlardan takdîr ettik.”

– Ali Fikri Yavuz

فَلَمَّا جَآءَ ءَالَ لُوطٍ ٱلۡمُرۡسَلُونَ ٦١

Melek olan elçiler, Lût kavmine gelince.

– Ali Fikri Yavuz

قَالَ إِنَّكُمۡ قَوۡمٞ مُّنكَرُونَ ٦٢

Lût dedi ki: “- Doğrusu siz ürkülecek bir kavimsiniz

– Ali Fikri Yavuz

قَالُواْ بَلۡ جِئۡنَٰكَ بِمَا كَانُواْ فِيهِ يَمۡتَرُونَ ٦٣

Elçiler dediler ki: “- Yok, biz sana kavminin şüphe edip durdukları azabı getirdik.

– Ali Fikri Yavuz

وَأَتَيۡنَٰكَ بِٱلۡحَقِّ وَإِنَّا لَصَٰدِقُونَ ٦٤

Sana, onların azabına dair gerçekle geldik, ve biz muhakkak doğru söyleyicileriz.

– Ali Fikri Yavuz

فَأَسۡرِ بِأَهۡلِكَ بِقِطۡعٖ مِّنَ ٱلَّيۡلِ وَٱتَّبِعۡ أَدۡبَٰرَهُمۡ وَلَا يَلۡتَفِتۡ مِنكُمۡ أَحَدٞ وَٱمۡضُواْ حَيۡثُ تُؤۡمَرُونَ ٦٥

Hemen gecenin bir kısmında aileni yürüt (yola çıkar), sen de arkalarından git ve hiç kimse ardına bakmasın (zira göreceği azabın şiddetine tahammül edemez); emrolunduğunuz yere geçin gidin.”

– Ali Fikri Yavuz

وَقَضَيۡنَآ إِلَيۡهِ ذَٰلِكَ ٱلۡأَمۡرَ أَنَّ دَابِرَ هَٰٓؤُلَآءِ مَقۡطُوعٞ مُّصۡبِحِينَ ٦٦

Biz, Lût’a şu kesin emri vahyettik: Bu kâfirler sabaha çıkarken muhakkak kökleri kesilmiş olacaktır.

– Ali Fikri Yavuz

وَجَآءَ أَهۡلُ ٱلۡمَدِينَةِ يَسۡتَبۡشِرُونَ ٦٧

(Sedum) şehri halkı, (güzelliklerini haber aldıkları elçilerin ırzına tecavüz hırsı ile) sevinerek yanlarına geldi.

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00