بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
قَالَ فَمَا خَطۡبُكُمۡ أَيُّهَا ٱلۡمُرۡسَلُونَ ٥٧
“Ey mürseller” dedi, “bunu müte‘âkib me’mûriyetiniz nedir?”.
İbrahim; «Ey elçiler göreviniz nedir?» dedi.
İbrahim, "Ey Elçiler! Göreviniz nedir?" dedi.
قَالُوٓاْ إِنَّآ أُرۡسِلۡنَآ إِلَىٰ قَوۡمٖ مُّجۡرِمِينَ ٥٨
“Haberin olsun” dediler, “biz mücrim bir kavme gönderildik
Onlar dediler ki, «Biz günahkâr bir topluma gönderildik.
Şöyle dediler: "Şüphesiz biz suçlu bir millete gönderildik.
إِلَّآ ءَالَ لُوطٍ إِنَّا لَمُنَجُّوهُمۡ أَجۡمَعِينَ ٥٩
ancak âl-i Lût müstesnâ; Biz onların hepsini behemehâl kurtaracağız.
Yalnız Lût'un bağlıları ile ailesi hariç; onların tümünü kurtaracağız.
Lût'un ailesi başka (Onlar suçlu değillerdir). Lût'un karısı dışında onların hepsini kurtaracağız. Biz onun geride kalanlardan olmasını takdir ettik."
إِلَّا ٱمۡرَأَتَهُۥ قَدَّرۡنَآ إِنَّهَا لَمِنَ ٱلۡغَٰبِرِينَ ٦٠
Ancak karısını takdir ettik, o muhakkak kalacaklardandır”.
Yalnız Lût'un eşi hariç, onun geride kalanlar arasında olmasını uygun gördük.
Lût'un ailesi başka (Onlar suçlu değillerdir). Lût'un karısı dışında onların hepsini kurtaracağız. Biz onun geride kalanlardan olmasını takdir ettik."
فَلَمَّا جَآءَ ءَالَ لُوطٍ ٱلۡمُرۡسَلُونَ ٦١
Bunun üzerine vaktâ ki âl-i Lût’a mürseller geldiler,
Bu elçiler Lût'un evine geldiklerinde.
Elçiler (melekler) Lût'un ailesine gelince Lût onlara, "Gerçekten siz tanınmayan kimselersiniz" dedi.
قَالَ إِنَّكُمۡ قَوۡمٞ مُّنكَرُونَ ٦٢
“siz” dedi, “cidden ürkülecek bir kavimsiniz”.
Lût; «Siz benim tanımadığım kimselersiniz» dedi.
Elçiler (melekler) Lût'un ailesine gelince Lût onlara, "Gerçekten siz tanınmayan kimselersiniz" dedi.
قَالُواْ بَلۡ جِئۡنَٰكَ بِمَا كَانُواْ فِيهِ يَمۡتَرُونَ ٦٣
“Yok” dediler, “biz sana onların şek edip durduklarını getirdik.
Onlar dediler ki; «Biz sana soydaşlarının kuşku ile karşıladıkları ilahi azabı haber vermeye geldik.»
Dediler ki: "Evet, fakat biz sana (kavminin) şüphe etmekte olduğu azabı getirdik."
وَأَتَيۡنَٰكَ بِٱلۡحَقِّ وَإِنَّا لَصَٰدِقُونَ ٦٤
Ve sana emr-i Hak ile geldik, emîn ol biz sâdıklarız.
Sana gerçeği getirdik, kesinlikle doğru söylüyoruz.
"Biz sana gerçeği getirdik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz."
فَأَسۡرِ بِأَهۡلِكَ بِقِطۡعٖ مِّنَ ٱلَّيۡلِ وَٱتَّبِعۡ أَدۡبَٰرَهُمۡ وَلَا يَلۡتَفِتۡ مِنكُمۡ أَحَدٞ وَٱمۡضُواْ حَيۡثُ تُؤۡمَرُونَ ٦٥
Hemen gecenin bir kısmında ehlini yürüt ve sen arkalarından git ve içinizden hiçbir kimse ardına bakmasın, emrolunduğunuz yere geçin gidin”.
Gecenin bir saatinde aileni ve bağlılarını yola çıkar, sen de peşlerinden git, hiçbiriniz arkasına bakmasın, emredildiğiniz yere doğru yol alın.
"Gecenin bir bölümünde aile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından git. Hiçbiriniz arkaya bakmasın. Emrolunduğunuz yere (doğru) geçin gidin."
وَقَضَيۡنَآ إِلَيۡهِ ذَٰلِكَ ٱلۡأَمۡرَ أَنَّ دَابِرَ هَٰٓؤُلَآءِ مَقۡطُوعٞ مُّصۡبِحِينَ ٦٦
Ona kat‘î olarak şu emri vahyettik: “Sabaha çıkarlarken şunların arkaları kat‘iyyen kesilecek”.
Böylece Lût'a bu önemli olayı, yani sabah olunca şu adamların soylarının kurumuş olacağı yolundaki hükmümüzü bildirdik.
Ona şu durumu kesin olarak bildirdik: "Sabaha çıkarken onların sonu kesilmiş olacak."
وَجَآءَ أَهۡلُ ٱلۡمَدِينَةِ يَسۡتَبۡشِرُونَ ٦٧
Şehir ahâlisi de haber alıp keyif içinde gelmişlerdi.
Şehir halkı sevinç içinde Lût'un evine geldi.
Şehir halkı sevinerek geldiler.