بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِذۡ دَخَلُواْ عَلَيۡهِ فَقَالُواْ سَلَٰمٗا قَالَ إِنَّا مِنكُمۡ وَجِلُونَ ٥٢

Hani melekler, İbrahîm’in yanına varıp “selam” demişlerdi (İbrahîm misafir melekler için hazırladığı yemeği, misafirlerin yemediğini görünce) dedi ki: “- Biz, sizden cidden korkuyoruz.”

– Ali Fikri Yavuz

قَالُواْ لَا تَوۡجَلۡ إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَٰمٍ عَلِيمٖ ٥٣

Melekler de: “-Korkma, gerçekten biz, sana, bilgin bir oğul müjdeliyoruz.” dediler.

– Ali Fikri Yavuz

قَالَ أَبَشَّرۡتُمُونِي عَلَىٰٓ أَن مَّسَّنِيَ ٱلۡكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ ٥٤

İbrahîm dedi ki: “-Bana ihtiyarlık gelmişken, beni mi müjdelediniz? Neye dayanarak müjdeliyorsunuz?”

– Ali Fikri Yavuz

قَالُواْ بَشَّرۡنَٰكَ بِٱلۡحَقِّ فَلَا تَكُن مِّنَ ٱلۡقَٰنِطِينَ ٥٥

Onlar: “- Seni hak ve gerçekle müjdeledik, onun için Allah’ın rahmetinden ümidini kesenlerden olma” dediler.

– Ali Fikri Yavuz

قَالَ وَمَن يَقۡنَطُ مِن رَّحۡمَةِ رَبِّهِۦٓ إِلَّا ٱلضَّآلُّونَ ٥٦

İbrâhim, dedi ki: “- Sapıklardan başka, kim Rabbinin rahmetinden ümid keser?”

– Ali Fikri Yavuz

قَالَ فَمَا خَطۡبُكُمۡ أَيُّهَا ٱلۡمُرۡسَلُونَ ٥٧

(Yine) dedi ki: “-Ey elçiler (Allah’ın melekleri!) Bundan sonra işiniz ne?”

– Ali Fikri Yavuz

قَالُوٓاْ إِنَّآ أُرۡسِلۡنَآ إِلَىٰ قَوۡمٖ مُّجۡرِمِينَ ٥٨

Onlar şöyle dediler: “- Biz mücrim (günahkâr) bir topluluğa gönderildik. (Onları helâk edeceğiz, bu topluluk da Lût kavmidir.)

– Ali Fikri Yavuz

إِلَّآ ءَالَ لُوطٍ إِنَّا لَمُنَجُّوهُمۡ أَجۡمَعِينَ ٥٩

Ancak (iman eden) Lût ailesi müstesnadır. Biz, onların hepsini muhakkak kurtaracağız.

– Ali Fikri Yavuz

إِلَّا ٱمۡرَأَتَهُۥ قَدَّرۡنَآ إِنَّهَا لَمِنَ ٱلۡغَٰبِرِينَ ٦٠

Yalnız Lût’un karısını, gerçekten azab içinde kalanlardan takdîr ettik.”

– Ali Fikri Yavuz

فَلَمَّا جَآءَ ءَالَ لُوطٍ ٱلۡمُرۡسَلُونَ ٦١

Melek olan elçiler, Lût kavmine gelince.

– Ali Fikri Yavuz

قَالَ إِنَّكُمۡ قَوۡمٞ مُّنكَرُونَ ٦٢

Lût dedi ki: “- Doğrusu siz ürkülecek bir kavimsiniz

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00