040 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

رَفِيعُ ٱلدَّرَجَٰتِ ذُو ٱلۡعَرۡشِ يُلۡقِي ٱلرُّوحَ مِنۡ أَمۡرِهِۦ عَلَىٰ مَن يَشَآءُ مِنۡ عِبَادِهِۦ لِيُنذِرَ يَوۡمَ ٱلتَّلَاقِ ١٥

O dereceleri yükselten arşın sahibi (Allah, mahlûkatın birbirine kavuşacağı) kıyamet gününün dehşetini haber vermek için kullarından dilediğine (Hz. Muhammed Aleyhissalâtü vesselâm’a), kendi emrinden vahy indiriyor.

– Ali Fikri Yavuz

يَوۡمَ هُم بَٰرِزُونَۖ لَا يَخۡفَىٰ عَلَى ٱللَّهِ مِنۡهُمۡ شَيۡءٞۚ لِّمَنِ ٱلۡمُلۡكُ ٱلۡيَوۡمَۖ لِلَّهِ ٱلۡوَٰحِدِ ٱلۡقَهَّارِ ١٦

O gün onlar (kabirlerinden dışarı) çıkarlar. Onların hal ve amellerinden hiç bir şey Allah’a gizli kalmaz. (Allah şöyle buyurur): “- Kimin mülk bugün?” (Hiç kimse buna cevab veremez, yine Allah buyurur): “- Kahhar= herşeye galib olan (eşsiz) tek Allah’ındır.”

– Ali Fikri Yavuz

ٱلۡيَوۡمَ تُجۡزَىٰ كُلُّ نَفۡسِۭ بِمَا كَسَبَتۡۚ لَا ظُلۡمَ ٱلۡيَوۡمَۚ إِنَّ ٱللَّهَ سَرِيعُ ٱلۡحِسَابِ ١٧

Bugün (ahirette) herkes kazandığı ile cezalanacaktır. Zulüm yok bugün... Şübhesiz ki Allah hesabı çok çabuk görendir.

– Ali Fikri Yavuz

وَأَنذِرۡهُمۡ يَوۡمَ ٱلۡأٓزِفَةِ إِذِ ٱلۡقُلُوبُ لَدَى ٱلۡحَنَاجِرِ كَٰظِمِينَۚ مَا لِلظَّٰلِمِينَ مِنۡ حَمِيمٖ وَلَا شَفِيعٖ يُطَاعُ ١٨

(Ey Rasûlüm, o müşrikleri gelmesi yakın) kıyamet günü ile korkut. O vakit kalbler, hüzünle dolu olarak gırtlaklara çıkmış yutkunur dururlar. Kâfirlerin ne bir yakını var, ne de şefaatı makbul bir şefaatçisi...

– Ali Fikri Yavuz

يَعۡلَمُ خَآئِنَةَ ٱلۡأَعۡيُنِ وَمَا تُخۡفِي ٱلصُّدُورُ ١٩

Allah, gözlerin hain bakışını da bilir, kalblerin gizlediğini de...

– Ali Fikri Yavuz

وَٱللَّهُ يَقۡضِي بِٱلۡحَقِّۖ وَٱلَّذِينَ يَدۡعُونَ مِن دُونِهِۦ لَا يَقۡضُونَ بِشَيۡءٍۗ إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡبَصِيرُ ٢٠

Allah, hak ve adaleti yerine getirir. O kâfirlerin, Allah’dan başka ibadet ettikleri (putlar) ise, hiç bir şeyi yerine getiremezler. Çünkü Allah Semî’dir= sözlerini işitendir, Basîr’dir= bütün yaptıklarını görendir.

– Ali Fikri Yavuz

۞ أَوَلَمۡ يَسِيرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَيَنظُرُواْ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلَّذِينَ كَانُواْ مِن قَبۡلِهِمۡۚ كَانُواْ هُمۡ أَشَدَّ مِنۡهُمۡ قُوَّةٗ وَءَاثَارٗا فِي ٱلۡأَرۡضِ فَأَخَذَهُمُ ٱللَّهُ بِذُنُوبِهِمۡ وَمَا كَانَ لَهُم مِّنَ ٱللَّهِ مِن وَاقٖ ٢١

O kâfirler, yeryüzünde gezib dolaşmadılar mı? Baksalar ya, kendilerinden öncekilerin akıbeti nasıl olmuş? Onlar hem kuvvet, hem de eserleri bakımından yeryüzünde kendilerinden çok daha üstündüler. Böyle iken Allah onları günahları yüzünden helâk etti. Kendilerini Allah’ın azabından bir koruyan da olmadı.

– Ali Fikri Yavuz

ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمۡ كَانَت تَّأۡتِيهِمۡ رُسُلُهُم بِٱلۡبَيِّنَٰتِ فَكَفَرُواْ فَأَخَذَهُمُ ٱللَّهُۚ إِنَّهُۥ قَوِيّٞ شَدِيدُ ٱلۡعِقَابِ ٢٢

Dünyadaki azabın sebebi şu: Çünkü onlara peygamberleri mucizelerle geliyorlardı da, (onları) inkâr ettiler. Allah da onları (azabı ile) yakalayıverdi. Muhakkak ki O, çok kuvvetlidir, azabı şiddetlidir.

– Ali Fikri Yavuz

وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا مُوسَىٰ بِـَٔايَٰتِنَا وَسُلۡطَٰنٖ مُّبِينٍ ٢٣

Doğrusu biz, Mûsa’yı mucizelerimizle ve apaçık bir delille gönderdik:

– Ali Fikri Yavuz

إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ وَهَٰمَٰنَ وَقَٰرُونَ فَقَالُواْ سَٰحِرٞ كَذَّابٞ ٢٤

Firavun’a (veziri) Hâmân’a ve Karûn’a...Onlar (Mûsa için şöyle) dediler: “- Bu bir sihirbazdır, yalancıdır.”

– Ali Fikri Yavuz

فَلَمَّا جَآءَهُم بِٱلۡحَقِّ مِنۡ عِندِنَا قَالُواْ ٱقۡتُلُوٓاْ أَبۡنَآءَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مَعَهُۥ وَٱسۡتَحۡيُواْ نِسَآءَهُمۡۚ وَمَا كَيۡدُ ٱلۡكَٰفِرِينَ إِلَّا فِي ضَلَٰلٖ ٢٥

Bunun üzerine Mûsa, tarafımızdan onlara hakkı (kitabı) getirince de şöyle dediler: “- Mûsa ile beraber iman edenlerin oğullarını öldürün, kadınlarını ise diri bırakın.” Fakat kâfirlerin hilesi ancak yok olmağa mahkûmdur.

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu