بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَمَا جَعَلۡنَٰهُمۡ جَسَدٗا لَّا يَأۡكُلُونَ ٱلطَّعَامَ وَمَا كَانُواْ خَٰلِدِينَ ٨
Biz peygamberleri yemek yemez birer cesed olarak yaratmadık. Dünyada ebediyyen kalıcı da değildirler.
ثُمَّ صَدَقۡنَٰهُمُ ٱلۡوَعۡدَ فَأَنجَيۡنَٰهُمۡ وَمَن نَّشَآءُ وَأَهۡلَكۡنَا ٱلۡمُسۡرِفِينَ ٩
Sonra onlara olan vadimizi doğruya çıkardık da hem onları, hem de dilediğimiz kimseleri kurtardık. Müşrikleri ise helak ettik.
لَقَدۡ أَنزَلۡنَآ إِلَيۡكُمۡ كِتَٰبٗا فِيهِ ذِكۡرُكُمۡۚ أَفَلَا تَعۡقِلُونَ ١٠
(Ey Kureyş topluluğu), size öyle muazzam bir kitap indirmişiz ki, (iman ettiğiniz kakdirde) bütün şerefiniz ondadır. Halâ akıllanmıyacak mısınız?
وَكَمۡ قَصَمۡنَا مِن قَرۡيَةٖ كَانَتۡ ظَالِمَةٗ وَأَنشَأۡنَا بَعۡدَهَا قَوۡمًا ءَاخَرِينَ ١١
Biz, kâfir olan nice memleket halkını kırıp geçirdik ve bunların helâkinden sonra da, başkalarını bir kavim olarak yarattık.
فَلَمَّآ أَحَسُّواْ بَأۡسَنَآ إِذَا هُم مِّنۡهَا يَرۡكُضُونَ ١٢
Onlar azabımızın şiddetini duydukları zaman memleketlerinden kaçıyorlardı.
لَا تَرۡكُضُواْ وَٱرۡجِعُوٓاْ إِلَىٰ مَآ أُتۡرِفۡتُمۡ فِيهِ وَمَسَٰكِنِكُمۡ لَعَلَّكُمۡ تُسۡـَٔلُونَ ١٣
(Melekler onlara şöyle dedi): “- Kaçmayın, içinde bulunduğunuz nimete ve evlerinize dönün; çünkü sorguya çekileceksiniz.”
قَالُواْ يَٰوَيۡلَنَآ إِنَّا كُنَّا ظَٰلِمِينَ ١٤
(Onlar kurtuluştan ümid keserek): “- Vay bizlere! Biz gerçekten zalimler idik.” dediler.
فَمَا زَالَت تِّلۡكَ دَعۡوَىٰهُمۡ حَتَّىٰ جَعَلۡنَٰهُمۡ حَصِيدًا خَٰمِدِينَ ١٥
Biz, onları, sönmüş kül yığını olarak biçilmiş bir ekin haline getirinceye kadar, hep sözleri bu feryad olmuştur.
وَمَا خَلَقۡنَا ٱلسَّمَآءَ وَٱلۡأَرۡضَ وَمَا بَيۡنَهُمَا لَٰعِبِينَ ١٦
Biz, gök ile yeri ve aralarındaki şeyleri, boş bir eğlence için yaratmadık.
لَوۡ أَرَدۡنَآ أَن نَّتَّخِذَ لَهۡوٗا لَّٱتَّخَذۡنَٰهُ مِن لَّدُنَّآ إِن كُنَّا فَٰعِلِينَ ١٧
Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, elbette onu katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık öyle yapardık.
بَلۡ نَقۡذِفُ بِٱلۡحَقِّ عَلَى ٱلۡبَٰطِلِ فَيَدۡمَغُهُۥ فَإِذَا هُوَ زَاهِقٞۚ وَلَكُمُ ٱلۡوَيۡلُ مِمَّا تَصِفُونَ ١٨
Hayır, biz hakkı bâtılın tepesine atarız da onu parçalar. Bir de bakarsın, o anda (bâtıl) mahvolmuştur. (Allah çocuk edinmiştir, melekler Allah’ın kızlarıdır, gibi) Allah’a isnad ettiğiniz (noksan) vasıflardan ötürü size yazıklar olsun!...