بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
رَبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَهُمَآۖ إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ ٧
O göklerin ve yerin ve bütün aralarındakilerin rabbidir ehl-i yakīn olsanız.
Eğer kesin olarak inanıyorsanız bilin ki Allah, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir.
Katımızdan bir emirle her hikmetli iş o gecede ayırt edilir. Eğer kesin olarak inanıyorsanız, Rabbinden; göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbinden bir rahmet olarak biz peygamberler göndermekteyiz. O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ يُحۡيِۦ وَيُمِيتُۖ رَبُّكُمۡ وَرَبُّ ءَابَآئِكُمُ ٱلۡأَوَّلِينَ ٨
O’ndan başka tanrı yoktur, hem diriltir hem öldürür, hem sizin rabbiniz hem de evvelki atalarınızın rabbi.
O'ndan başka ilah yoktur, yaşatır, öldürür. Sizinde Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.
Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. Yaşatır, öldürür. O, sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.
بَلۡ هُمۡ فِي شَكّٖ يَلۡعَبُونَ ٩
Fakat onlar şek içinde oynuyorlar.
Fakat onlar şüphe içinde eğlenip duruyorlar.
Fakat onlar, şüphe içinde eğlenip duruyorlar.
فَٱرۡتَقِبۡ يَوۡمَ تَأۡتِي ٱلسَّمَآءُ بِدُخَانٖ مُّبِينٖ ١٠
O hâlde gözet o semânın açık bir duman ile geleceği günü.
Göğün gözle görülür bir duman getireceği günü gözetle.
Göğün açık bir duman getireceği günü bekle.
يَغۡشَى ٱلنَّاسَۖ هَٰذَا عَذَابٌ أَلِيمٞ ١١
Ki nâsı saracaktır, bu bir elîm azabdır.
Duman, insanları bürüyecektir. Bu, acı bir azabtır.
(O duman) insanları bürür. Bu, elem dolu bir azaptır.
رَّبَّنَا ٱكۡشِفۡ عَنَّا ٱلۡعَذَابَ إِنَّا مُؤۡمِنُونَ ١٢
“Rabbenâ! Bizden bu azâbı aç, çünkü biz mü’minleriz” diyecekler.
«Rabbimiz, bizden azabı kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz» derler.
İnsanlar, "Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz" derler.
أَنَّىٰ لَهُمُ ٱلذِّكۡرَىٰ وَقَدۡ جَآءَهُمۡ رَسُولٞ مُّبِينٞ ١٣
Onlara düşünmek, ibret almak nerede? Kendilerine apaçık anlatan bir resul geldi de
Artık onlar nasıl düşünüp öğüt alacaklar? Öğüt alma zamanı geçti. Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti.
Nerede onlarda öğüt almak?! Oysa kendilerine (gerçeği) açıklayan bir peygamber gelmişti.
ثُمَّ تَوَلَّوۡاْ عَنۡهُ وَقَالُواْ مُعَلَّمٞ مَّجۡنُونٌ ١٤
sonra ondan döndüler, “öğretilmiş” dediler, “bir mecnun” dediler.
Ondan yüz çevirdiler «Bu, deli görünümünde eğitilmiş biridir» dediler.
Sonra ondan yüz çevirdiler ve "Bu bir öğretilmiş, bu bir deli!" dediler.
إِنَّا كَاشِفُواْ ٱلۡعَذَابِ قَلِيلًاۚ إِنَّكُمۡ عَآئِدُونَ ١٥
Biz o azâbı biraz açacağız, fakat siz yine döneceksiniz.
Biz sizden azabı birazcık kaldıracağız, fakat siz yine inkara döneceksiniz.
Biz bu azabı kısa bir süre kaldıracağız, siz de yine eski halinize döneceksiniz.
يَوۡمَ نَبۡطِشُ ٱلۡبَطۡشَةَ ٱلۡكُبۡرَىٰٓ إِنَّا مُنتَقِمُونَ ١٦
Ama o büyük satvetle sıkıvereceğimiz gün her hâlde Biz intikam alacağız.
O gün büyük bir şiddetle çarparız; zira Biz öç alıcıyız!
Onları o en şiddetli yakalayışla yakalayacağımız günü hatırla. Şüphesiz biz öcümüzü alırız.
۞ وَلَقَدۡ فَتَنَّا قَبۡلَهُمۡ قَوۡمَ فِرۡعَوۡنَ وَجَآءَهُمۡ رَسُولٞ كَرِيمٌ ١٧
Celâlim hakkı için onlardan evvel Firavun’un kavmini fitneye düşürdük, onlara da kerîm bir resul gelmişti.
Andolsun, onlardan önce Firavun toplumuna da imkanlar vererek sınamıştık. Onlara saygın bir peygamber gelmişti.
Andolsun, onlardan önce Firavun kavmini sınamıştık. Onlara değerli bir peygamber (Mûsâ) gelmişti.