بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

طَعَامُ ٱلۡأَثِيمِ ٤٤

(43-44) Muhakkak ki, o zakkûm ağacı. Çok günahkâr olanın taamıdır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

كَٱلۡمُهۡلِ يَغۡلِي فِي ٱلۡبُطُونِ ٤٥

Erimiş bakır gibi, karınlar içinde kaynar.

– Ömer Nasuhi Bilmen

كَغَلۡيِ ٱلۡحَمِيمِ ٤٦

Son derece sıcak suyun kaynaması gibi.

– Ömer Nasuhi Bilmen

خُذُوهُ فَٱعۡتِلُوهُ إِلَىٰ سَوَآءِ ٱلۡجَحِيمِ ٤٧

Onu tutun da cehennemin tâ ortasına sürükleyin.

– Ömer Nasuhi Bilmen

ثُمَّ صُبُّواْ فَوۡقَ رَأۡسِهِۦ مِنۡ عَذَابِ ٱلۡحَمِيمِ ٤٨

(48-49) Sonra başının üstüne o pek kaynar su azabından dökün. (Deyin ki) «Tad! Şüphe yok, sen (zûm ediyordun ki) pek kuvvetli, pek âlicenap olan sensin.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

ذُقۡ إِنَّكَ أَنتَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡكَرِيمُ ٤٩

(48-49) Sonra başının üstüne o pek kaynar su azabından dökün. (Deyin ki) «Tad! Şüphe yok, sen (zûm ediyordun ki) pek kuvvetli, pek âlicenap olan sensin.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِنَّ هَٰذَا مَا كُنتُم بِهِۦ تَمۡتَرُونَ ٥٠

«Şüphe yok ki, işte bu, kendisinde şekk eder olduğunuz şeydir.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِنَّ ٱلۡمُتَّقِينَ فِي مَقَامٍ أَمِينٖ ٥١

Muttakîler ise muhakkak ki, bir emin makamdadırlar.

– Ömer Nasuhi Bilmen

فِي جَنَّٰتٖ وَعُيُونٖ ٥٢

(52-53) Cennetlerde ve pınarlardadırlar. Karşı karşıya oldukları halde atlastan, parlak ipekten (libaslar) giyineceklerdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

يَلۡبَسُونَ مِن سُندُسٖ وَإِسۡتَبۡرَقٖ مُّتَقَٰبِلِينَ ٥٣

(52-53) Cennetlerde ve pınarlardadırlar. Karşı karşıya oldukları halde atlastan, parlak ipekten (libaslar) giyineceklerdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

كَذَٰلِكَ وَزَوَّجۡنَٰهُم بِحُورٍ عِينٖ ٥٤

İşte böyledir ve onları gözleri iri, elbiseleri tertemiz, renkleri beyaz cariyeler ile evlendirdik.

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00