بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَمَا خَلَقۡنَا ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ وَمَا بَيۡنَهُمَا لَٰعِبِينَ ٣٨

Ve gökte ve yerde ve onların arasında olanları oyuncular olarak yaratmadık.

– Ömer Nasuhi Bilmen

مَا خَلَقۡنَٰهُمَآ إِلَّا بِٱلۡحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَهُمۡ لَا يَعۡلَمُونَ ٣٩

İkisini de yaratmadık, ancak Hakk'a mukarin olarak yarattık, fakat onların birçokları bilmezler.

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِنَّ يَوۡمَ ٱلۡفَصۡلِ مِيقَٰتُهُمۡ أَجۡمَعِينَ ٤٠

Şüphe yok ki, o ayırış günü onların cümleten mev'id olan vakitleridir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

يَوۡمَ لَا يُغۡنِي مَوۡلًى عَن مَّوۡلٗى شَيۡـٔٗا وَلَا هُمۡ يُنصَرُونَ ٤١

O gün bir dost, bir dosttan hiçbir şeyi bertaraf edemez ve onlar yardım da olunmazlar.

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِلَّا مَن رَّحِمَ ٱللَّهُۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ٤٢

Allah'ın rahmet ettiği kimse müstesna. Şüphe yok ki o Allah, azîzdir, rahîmdir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِنَّ شَجَرَتَ ٱلزَّقُّومِ ٤٣

(43-44) Muhakkak ki, o zakkûm ağacı. Çok günahkâr olanın taamıdır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

طَعَامُ ٱلۡأَثِيمِ ٤٤

(43-44) Muhakkak ki, o zakkûm ağacı. Çok günahkâr olanın taamıdır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

كَٱلۡمُهۡلِ يَغۡلِي فِي ٱلۡبُطُونِ ٤٥

Erimiş bakır gibi, karınlar içinde kaynar.

– Ömer Nasuhi Bilmen

كَغَلۡيِ ٱلۡحَمِيمِ ٤٦

Son derece sıcak suyun kaynaması gibi.

– Ömer Nasuhi Bilmen

خُذُوهُ فَٱعۡتِلُوهُ إِلَىٰ سَوَآءِ ٱلۡجَحِيمِ ٤٧

Onu tutun da cehennemin tâ ortasına sürükleyin.

– Ömer Nasuhi Bilmen

ثُمَّ صُبُّواْ فَوۡقَ رَأۡسِهِۦ مِنۡ عَذَابِ ٱلۡحَمِيمِ ٤٨

(48-49) Sonra başının üstüne o pek kaynar su azabından dökün. (Deyin ki) «Tad! Şüphe yok, sen (zûm ediyordun ki) pek kuvvetli, pek âlicenap olan sensin.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00