بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَٱتۡرُكِ ٱلۡبَحۡرَ رَهۡوًاۖ إِنَّهُمۡ جُندٞ مُّغۡرَقُونَ ٢٤

Ve denizi hâli üzere bırak. Çünkü onlar boğulmuşlar olan bir ordudur.

– Ömer Nasuhi Bilmen

كَمۡ تَرَكُواْ مِن جَنَّٰتٖ وَعُيُونٖ ٢٥

(25-26) Neler terkettiler, bağlardan ve pınarlardan! Ve ekinlerden ve güzel ikametgâhtan!

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَزُرُوعٖ وَمَقَامٖ كَرِيمٖ ٢٦

(25-26) Neler terkettiler, bağlardan ve pınarlardan! Ve ekinlerden ve güzel ikametgâhtan!

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَنَعۡمَةٖ كَانُواْ فِيهَا فَٰكِهِينَ ٢٧

Ve içinde zevk ile müstefit oldukları nîmetten.

– Ömer Nasuhi Bilmen

كَذَٰلِكَۖ وَأَوۡرَثۡنَٰهَا قَوۡمًا ءَاخَرِينَ ٢٨

İşte böyle oldu ve onları başkalar olan bir kavme miras kıldık.

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَمَا بَكَتۡ عَلَيۡهِمُ ٱلسَّمَآءُ وَٱلۡأَرۡضُ وَمَا كَانُواْ مُنظَرِينَ ٢٩

Artık onların üzerine gök ve yer ağlamadı ve bir mühlet verilmişler de olmadılar.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَلَقَدۡ نَجَّيۡنَا بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ مِنَ ٱلۡعَذَابِ ٱلۡمُهِينِ ٣٠

Andolsun ki, İsrailoğullarını o ihanetli azabtan kurtarmıştık.

– Ömer Nasuhi Bilmen

مِن فِرۡعَوۡنَۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَالِيٗا مِّنَ ٱلۡمُسۡرِفِينَ ٣١

Fir'avun'dan, şüphe yok ki, o, müsriflerden bir mütekebbir olmuştu.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَلَقَدِ ٱخۡتَرۡنَٰهُمۡ عَلَىٰ عِلۡمٍ عَلَى ٱلۡعَٰلَمِينَ ٣٢

Celâlim hakkı için onları (Benî İsrâil'i) bilerek âlemler üzerine mümtaz kılmıştık.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَءَاتَيۡنَٰهُم مِّنَ ٱلۡأٓيَٰتِ مَا فِيهِ بَلَٰٓؤٞاْ مُّبِينٌ ٣٣

Ve onlara kendisinde apaçık imtihan olan âyetlerden vermiştik.

– Ömer Nasuhi Bilmen

إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ لَيَقُولُونَ ٣٤

Muhakkak ki, işte onlar elbette diyeceklerdir ki:

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00