090 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

لَقَدۡ خَلَقۡنَا ٱلۡإِنسَٰنَ فِي كَبَدٍ ٤

hakikaten Biz insanı bir meşakkat içinde yarattık.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz insanı birtakım zorluklar, zahmetler ve sıkıntılar içinde yarattık.

– Seyyid Kutub

Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke'ye), babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık.

– Diyanet İşleri

أَيَحۡسَبُ أَن لَّن يَقۡدِرَ عَلَيۡهِ أَحَدٞ ٥

O kendisine karşı kimse güç yetiremez mi sanıyor?

– Elmalılı Hamdi Yazır

İnsan hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?

– Seyyid Kutub

İnsanoğlu, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?

– Diyanet İşleri

يَقُولُ أَهۡلَكۡتُ مَالٗا لُّبَدًا ٦

“Ben yığın yığın mal telef ettim” diyor.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yığın yığın mal tüketmişimdir diyor.

– Seyyid Kutub

"Yığınla mal harcadım" diyor.

– Diyanet İşleri

أَيَحۡسَبُ أَن لَّمۡ يَرَهُۥٓ أَحَدٌ ٧

Onu bir gören olmadı mı sanıyor?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?

– Seyyid Kutub

Kendisini kimsenin görmediğini mi sanıyor?

– Diyanet İşleri

أَلَمۡ نَجۡعَل لَّهُۥ عَيۡنَيۡنِ ٨

Vermedik mi Biz ona iki göz

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz ona iki göz vermedik mi?

– Seyyid Kutub

Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?

– Diyanet İşleri

وَلِسَانٗا وَشَفَتَيۡنِ ٩

ve bir dil ve iki dudak?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bir dil, iki dudak vermedik mi?

– Seyyid Kutub

Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?

– Diyanet İşleri

وَهَدَيۡنَٰهُ ٱلنَّجۡدَيۡنِ ١٠

İki de tepe gösterdik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz ona eğri ve doğru iki yol göstermedik mi?

– Seyyid Kutub

Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?

– Diyanet İşleri

فَلَا ٱقۡتَحَمَ ٱلۡعَقَبَةَ ١١

Fakat o göğüs veremedi o akabeye (sarp yokuşa).

– Elmalılı Hamdi Yazır

Fakat o zor geçidi aşmaya girişmedi.

– Seyyid Kutub

Fakat o, sarp yokuşa atılmadı.

– Diyanet İşleri

وَمَآ أَدۡرَىٰكَ مَا ٱلۡعَقَبَةُ ١٢

Bildin mi o sarp yokuş ne?

– Elmalılı Hamdi Yazır

O zor geçidin ne olduğunu sen bilir misin?

– Seyyid Kutub

Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin?

– Diyanet İşleri

فَكُّ رَقَبَةٍ ١٣

Fekk-i rakabe (esir bir boyun kurtarmak).

– Elmalılı Hamdi Yazır

O geçit bir köle ve esir azad etmektir.

– Seyyid Kutub

O tutsak bir boynu çözmek(köle azat etmek) tir.

– Diyanet İşleri

أَوۡ إِطۡعَٰمٞ فِي يَوۡمٖ ذِي مَسۡغَبَةٖ ١٤

Veya salgın bir açlık gününde yemek yedirmek

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yahut açlık gününde doyurmaktır.

– Seyyid Kutub

Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu