046 surah

بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لِلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَوۡ كَانَ خَيۡرٗا مَّا سَبَقُونَآ إِلَيۡهِۚ وَإِذۡ لَمۡ يَهۡتَدُواْ بِهِۦ فَسَيَقُولُونَ هَٰذَآ إِفۡكٞ قَدِيمٞ ١١

Bir de kâfirler, iman edenler hakkında şöyle dediler: “- Eğer o (Peygamberin dini) hayır olsaydı, bizden evvel (fakirler ve biçareler) ona koşmazlardı.” Böyle demekle, maksadlarına erişemeyince de; (Ku’an’ı inkâr etmek için) şöyle diyecekler: “- bu Kur’an eski bir yalandır.”

– Ali Fikri Yavuz

وَمِن قَبۡلِهِۦ كِتَٰبُ مُوسَىٰٓ إِمَامٗا وَرَحۡمَةٗۚ وَهَٰذَا كِتَٰبٞ مُّصَدِّقٞ لِّسَانًا عَرَبِيّٗا لِّيُنذِرَ ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ وَبُشۡرَىٰ لِلۡمُحۡسِنِينَ ١٢

Kur’an’dan önce de, bir rehber ve bir rahmet olduğu halde Mûsa’nın kitabı (Tevrat) vardı. İşte bu (Kur’an) da, zalimleri korkutmak ve müminleri müjdelemek için Arabca bir dille (gönderilen ve tevhid esaslarında Tevrat’ı) tasdik eden bir kitabdır.

– Ali Fikri Yavuz

إِنَّ ٱلَّذِينَ قَالُواْ رَبُّنَا ٱللَّهُ ثُمَّ ٱسۡتَقَٰمُواْ فَلَا خَوۡفٌ عَلَيۡهِمۡ وَلَا هُمۡ يَحۡزَنُونَ ١٣

“Rabbimiz Allah’dır.” deyib, sonra (dinin hükümlerine uyarak) doğru gidenler (var ya), onlara bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmıyacaklardır.

– Ali Fikri Yavuz

أُوْلَٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلۡجَنَّةِ خَٰلِدِينَ فِيهَا جَزَآءَۢ بِمَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ ١٤

Onlar cennet’liktirler. İşledikleri amellere mükâfat olarak orada ebedi kalacaklardır.

– Ali Fikri Yavuz

وَوَصَّيۡنَا ٱلۡإِنسَٰنَ بِوَٰلِدَيۡهِ إِحۡسَٰنًاۖ حَمَلَتۡهُ أُمُّهُۥ كُرۡهٗا وَوَضَعَتۡهُ كُرۡهٗاۖ وَحَمۡلُهُۥ وَفِصَٰلُهُۥ ثَلَٰثُونَ شَهۡرًاۚ حَتَّىٰٓ إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُۥ وَبَلَغَ أَرۡبَعِينَ سَنَةٗ قَالَ رَبِّ أَوۡزِعۡنِيٓ أَنۡ أَشۡكُرَ نِعۡمَتَكَ ٱلَّتِيٓ أَنۡعَمۡتَ عَلَيَّ وَعَلَىٰ وَٰلِدَيَّ وَأَنۡ أَعۡمَلَ صَٰلِحٗا تَرۡضَىٰهُ وَأَصۡلِحۡ لِي فِي ذُرِّيَّتِيٓۖ إِنِّي تُبۡتُ إِلَيۡكَ وَإِنِّي مِنَ ٱلۡمُسۡلِمِينَ ١٥

Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Anası onu (karnında) zahmetle taşıdı; ve onu zahmetle doğurdu. Onun (ana karnında) taşınması ile sütten kesilme müddeti otuz aydır. (Hamlin en az müddeti altı ay ve sütten kesilme müddeti iki yıl ki, hepsi otuz ay eder). Nihayet insan kemaline (18-30 yaşlarına) erdiği ve kırk yaşına girdiği zaman şöyle demiştir: “- Ey Rabbim! Bana öyle ilham et ki, hem bana, hem de ana-babama ihsan buyurduğun nimetine şükredeyim; ve razı olacağın salih bir amel işliyeyim. Zürriyetim hakkında da benim için salâh hali nasib eyle. Çünkü ben tevbe edib sana döndüm; ve ben gerçek müslümanlardanım.”

– Ali Fikri Yavuz

أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ نَتَقَبَّلُ عَنۡهُمۡ أَحۡسَنَ مَا عَمِلُواْ وَنَتَجَاوَزُ عَن سَيِّـَٔاتِهِمۡ فِيٓ أَصۡحَٰبِ ٱلۡجَنَّةِۖ وَعۡدَ ٱلصِّدۡقِ ٱلَّذِي كَانُواْ يُوعَدُونَ ١٦

İşte bu sözü söyliyenler, cennetliklerle beraber (cennette) o seçkinlerdir ki, kendilerinden işledikleri güzel ameli kabul edeceğiz ve günahlarını bağışlayacağız. Bu, onların vaad edilmiş bulundukları gerçek bir vaaddir.

– Ali Fikri Yavuz

وَٱلَّذِي قَالَ لِوَٰلِدَيۡهِ أُفّٖ لَّكُمَآ أَتَعِدَانِنِيٓ أَنۡ أُخۡرَجَ وَقَدۡ خَلَتِ ٱلۡقُرُونُ مِن قَبۡلِي وَهُمَا يَسۡتَغِيثَانِ ٱللَّهَ وَيۡلَكَ ءَامِنۡ إِنَّ وَعۡدَ ٱللَّهِ حَقّٞ فَيَقُولُ مَا هَٰذَآ إِلَّآ أَسَٰطِيرُ ٱلۡأَوَّلِينَ ١٧

(Kendisini Allah’a ve ahiret gününe iman etmiye davet ettikleri zaman), ana ve babasına: “- Öf size, (usandım sizden)! Benden evvel ne kadar nesiller gelib geçtiği (ve hiç biri dirilmediği) halde, beni (kabirden dirilib) çıkarılmakla mı korkutuyorsunuz?” diyen kimse var ya; ana ve babası kendisinden Allah’a elamân çekerek: “- Yazık sana; imana gel. Muhakkak ki Allah’ın vaadi bir gerçektir, (vukubulacaktır).” diyorlar da, o yine diyor ki: “- Bu dediğiniz, (beni imana davet ettiğiniz şeyler) evvelkilerin uydurma masallarından başka bir şey değildir.”

– Ali Fikri Yavuz

أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ حَقَّ عَلَيۡهِمُ ٱلۡقَوۡلُ فِيٓ أُمَمٖ قَدۡ خَلَتۡ مِن قَبۡلِهِم مِّنَ ٱلۡجِنِّ وَٱلۡإِنسِۖ إِنَّهُمۡ كَانُواْ خَٰسِرِينَ ١٨

İşte bu inançta olanlar, kendilerinden daha evvel gelib geçen insan ve cinlerden, üzerlerine azab gerçekleşmiş ümmetlerle beraberdirler. Çünkü bunlar, aldanıb hep ziyana uğrayanlardır.

– Ali Fikri Yavuz

وَلِكُلّٖ دَرَجَٰتٞ مِّمَّا عَمِلُواْۖ وَلِيُوَفِّيَهُمۡ أَعۡمَٰلَهُمۡ وَهُمۡ لَا يُظۡلَمُونَ ١٩

Herkesin işlediği amellere göre dereceleri vardır. Ta ki, kendilerine haksızlık edilmiyerek bütün amellerinin karşılığı onlara ödensin.

– Ali Fikri Yavuz

وَيَوۡمَ يُعۡرَضُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ عَلَى ٱلنَّارِ أَذۡهَبۡتُمۡ طَيِّبَٰتِكُمۡ فِي حَيَاتِكُمُ ٱلدُّنۡيَا وَٱسۡتَمۡتَعۡتُم بِهَا فَٱلۡيَوۡمَ تُجۡزَوۡنَ عَذَابَ ٱلۡهُونِ بِمَا كُنتُمۡ تَسۡتَكۡبِرُونَ فِي ٱلۡأَرۡضِ بِغَيۡرِ ٱلۡحَقِّ وَبِمَا كُنتُمۡ تَفۡسُقُونَ ٢٠

Kâfir olanlara, ateşe arz edilecekleri gün şöyle denir: “- Siz, dünya hayatında bütün zevklerinizi yaşayıb bitirdiniz ve bunlarla sefâ sürdünüz. Artık bugün hakaret azabı ile cezalanacaksınız; çünkü yeryüzünde haksız yere kibir taslıyordunuz, bir de dinden çıkıyordunuz (fâsıklık ediyordunuz).”

– Ali Fikri Yavuz

۞ وَٱذۡكُرۡ أَخَا عَادٍ إِذۡ أَنذَرَ قَوۡمَهُۥ بِٱلۡأَحۡقَافِ وَقَدۡ خَلَتِ ٱلنُّذُرُ مِنۢ بَيۡنِ يَدَيۡهِ وَمِنۡ خَلۡفِهِۦٓ أَلَّا تَعۡبُدُوٓاْ إِلَّا ٱللَّهَ إِنِّيٓ أَخَافُ عَلَيۡكُمۡ عَذَابَ يَوۡمٍ عَظِيمٖ ٢١

Âd kavminin kardeşini, (Hûd Aleyhisselâmı) hatırla: Hani bir vakit Ahkâf’da (yaşadıkları kumsal ve engebeli yüksek bir arazide) kavmini şöyle korkutmuştu, ki ondan evvel ve sonra da bir çok peygamberler geçmiştir: “- Allah’dan başkasına ibadet etmeyin; çünkü ben size (gelecek) korkunç bir günün azabından korkuyorum.”

– Ali Fikri Yavuz

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu