بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

أَلَمْ يَعْلَم بِأَنَّ ٱللَّهَ يَرَىٰ ﴿١٤

Her halde Allah’ın görüyorduğunu bilmiyor mu?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bilmez mi ki; Allah gerçekten görmektedir?

— İbni Kesir

O Allah’ın, her şeyi gördüğünü bilmiyor mu?

— Diyanet İşleri

(O adam) Allahın muhakkak (herşey'i) görüb durduğunu hiç de bitmemiş mi

— Hasan Basri Çantay

O, Allah'ın gördüğünü bilmiyor mu?

— Seyyid Kutub

كَلَّا لَئِن لَّمْ يَنتَهِ لَنَسْفَعًۢا بِٱلنَّاصِيَةِ ﴿١٥

Sakın, Celâlim Hakkı için eğer (akıllanıp) vaz geçmezse muhakkak sürükleyeceğiz elbet biz o alnı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ama bundan vazgeçmezse; andolsun ki; onu alnından tutup sürükleriz.

— İbni Kesir

(15-16) Hayır! Andolsun, eğer vazgeçmezse, muhakkak onu perçeminden; o yalancı, günahkâr perçeminden yakalarız.

— Diyanet İşleri

(Böyle şeylerden) sakınsın o. Eğer (küfründen) vaz geçmezse, andolsun, onu aln (ının saç) ından tutub (cehenneme) sürükleriz,

— Hasan Basri Çantay

Hayır eğer bundan vazgeçmezse onu perçeminden yakalarız.

— Seyyid Kutub

نَاصِيَةٍ كَٰذِبَةٍ خَاطِئَةٍ ﴿١٦

Yalancı, câni bir alnı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yalancı, günahkar alnından.

— İbni Kesir

(15-16) Hayır! Andolsun, eğer vazgeçmezse, muhakkak onu perçeminden; o yalancı, günahkâr perçeminden yakalarız.

— Diyanet İşleri

(Ya'nî) yalancı, günahkâr aln (ının saç) ından.

— Hasan Basri Çantay

O yalancı günahkar perçeminden.

— Seyyid Kutub

فَلْيَدْعُ نَادِيَهُۥ ﴿١٧

O vakit çağırsın o kurultayını, meclisini.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Öyleyse topluluğunu çağırsın dursun.

— İbni Kesir

Haydi, taraftarlarını çağırsın.

— Diyanet İşleri

O vakit (durmasın) meclisini da'vet etsin!

— Hasan Basri Çantay

O zaman gitsin de taraftarlarını çağırsın.

— Seyyid Kutub

سَنَدْعُ ٱلزَّبَانِيَةَ ﴿١٨

Biz, çağıracağız zebanileri.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz de zebanileri çağırırız.

— İbni Kesir

Biz de zebânileri çağıracağız.

— Diyanet İşleri

Biz (de) zebanileri çağırırız.

— Hasan Basri Çantay

Biz de zebanileri çağıracağız.

— Seyyid Kutub

كَلَّا لَا تُطِعْهُ وَٱسْجُدْ وَٱقْتَرِب۩ ﴿١٩

Sakın onu dinleme de secde et ve yaklaş.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sakın, sen ona uyma. Secde et ve yaklaş.

— İbni Kesir

Hayır! Sakın sen ona uyma; secde et ve Rabbine yaklaş.

— Diyanet İşleri

Sakın (Habîbim) ona boyun eğme. Secde et. Yaklaş.

— Hasan Basri Çantay

Hayır ona boyun eğme. Rabbine secde et ve yaklaş.

— Seyyid Kutub

AYARLAR