بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَٱلْأَرْضِ وَمَا طَحَىٰهَا ﴿٦

Yere ve onu yayana,

— İbni Kesir

وَنَفْسٍ وَمَا سَوَّىٰهَا ﴿٧

Nefse ve onu düzenleyene,

— İbni Kesir

فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَىٰهَا ﴿٨

Sonra da ona, hem kötülüğü hem de takvayı ilham edene,

— İbni Kesir

قَدْ أَفْلَحَ مَن زَكَّىٰهَا ﴿٩

Onu arıtan, gerçekten felaha ermiştir,

— İbni Kesir

وَقَدْ خَابَ مَن دَسَّىٰهَا ﴿١٠

Ve onu örtüp kirleten ise muhakkak ziyana uğramıştır.

— İbni Kesir

كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِطَغْوَىٰهَآ ﴿١١

Semud, azgınlığı yüzünden yalanladı.

— İbni Kesir

إِذِ ٱنۢبَعَثَ أَشْقَىٰهَا ﴿١٢

En azgınları ileri tıldığında.

— İbni Kesir

فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ ٱللَّهِ نَاقَةَ ٱللَّهِ وَسُقْيَٰهَا ﴿١٣

Allah'ın peygamberi onlara: Allah'ın devesi ve onun su hakkı, demişti.

— İbni Kesir

فَكَذَّبُوهُ فَعَقَرُوهَا فَدَمْدَمَ عَلَيْهِمْ رَبُّهُم بِذَنۢبِهِمْ فَسَوَّىٰهَا ﴿١٤

Fakat onu yalanladılar ve derken deveyi kestiler. Bunu üzerine günahları sebebiyle Rabbları onları kırıp geçirerek yerle bir etti.

— İbni Kesir

وَلَا يَخَافُ عُقْبَٰهَا ﴿١٥

Bunun sonundan hiç korkmayarak.

— İbni Kesir

AYARLAR