بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَلِسَانٗا وَشَفَتَيۡنِ ٩

Ve bir dil ve iki dudak;.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bir dil ve iki dudak.

– İbni Kesir

(8-10) Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?

– Diyanet İşleri

(kalbine tercüman olacak) bir dil, (boş boğazlığına mâni' olacak) iki dudak?

– Hasan Basri Çantay

Bir dil, iki dudak vermedik mi?

– Seyyid Kutub

وَهَدَيۡنَٰهُ ٱلنَّجۡدَيۡنِ ١٠

İki de tepe gösterdik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz; ona iki de yol gösterdik.

– İbni Kesir

(8-10) Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?

– Diyanet İşleri

Biz ona iki de yol gösterdik.

– Hasan Basri Çantay

Biz ona eğri ve doğru iki yol göstermedik mi?

– Seyyid Kutub

فَلَا ٱقۡتَحَمَ ٱلۡعَقَبَةَ ١١

Fakat o göğüs veremedi o (akabeye) sarp yokuşa.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ama o, sarp yokuşu aşmaya girişemedi.

– İbni Kesir

Fakat o, sarp yokuşa atılmadı.

– Diyanet İşleri

Fakat o, sarp yokuşa saldıramadı.

– Hasan Basri Çantay

Fakat o zor geçidi aşmaya girişmedi.

– Seyyid Kutub

وَمَآ أَدۡرَىٰكَ مَا ٱلۡعَقَبَةُ ١٢

Bildin mi o sarp yokuş ne?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin?

– İbni Kesir

Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin?

– Diyanet İşleri

Bu sarp yokuşun ne olduğunu sana hangi şey bildirdi?

– Hasan Basri Çantay

O zor geçidin ne olduğunu sen bilir misin?

– Seyyid Kutub

فَكُّ رَقَبَةٍ ١٣

(Fekki rakabe) esîr bir boyun kurtarmak.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bir kul azad etmektir.

– İbni Kesir

O tutsak bir boynu çözmek (köle azat etmek)tir.

– Diyanet İşleri

(O) kul azad etmekdir,

– Hasan Basri Çantay

O geçit bir köle ve esir azad etmektir.

– Seyyid Kutub

أَوۡ إِطۡعَٰمٞ فِي يَوۡمٖ ذِي مَسۡغَبَةٖ ١٤

Veya salgın bir açlık gününde yemek yedirmek.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yahut açlık gününde yemek yedirmektir,

– İbni Kesir

(14-16) Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.

– Diyanet İşleri

yahud (salgın) bir açlık gününde yemek yedirmekdir,

– Hasan Basri Çantay

Yahut açlık gününde doyurmaktır.

– Seyyid Kutub

يَتِيمٗا ذَا مَقۡرَبَةٍ ١٥

Yakınlığı olan bir yetîme.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yakınlığı olan bir yetime,

– İbni Kesir

(14-16) Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.

– Diyanet İşleri

yakınlığı olan bir yetime,

– Hasan Basri Çantay

Akraba olan yetimi,

– Seyyid Kutub

أَوۡ مِسۡكِينٗا ذَا مَتۡرَبَةٖ ١٦

Veya toprak döşenen bir miskîne.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yahut yerde sürünen bir yoksula.

– İbni Kesir

(14-16) Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.

– Diyanet İşleri

yahud toprakda sürünen bir yoksula.

– Hasan Basri Çantay

Hiçbir şeyi olmayan yoksulu,

– Seyyid Kutub

ثُمَّ كَانَ مِنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَتَوَاصَوۡاْ بِٱلصَّبۡرِ وَتَوَاصَوۡاْ بِٱلۡمَرۡحَمَةِ ١٧

Sonra olmadı o iman edip de sabra vasiyyetleşen ve merhamete vasiyyetleşenlerden.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra da iman edenlerden, birbirine sabrı tavsiye, merhameti tavsiye edenlerden olmaktır.

– İbni Kesir

(17-18) Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir.

– Diyanet İşleri

Sonra da (o sarp yokuşu aşıb geçerken) îman edenlerden, birbirlerine sabr (-u sebat) ı tavsiye, (halka) merhameti tavsiye edenlerden olmakdır.

– Hasan Basri Çantay

Sonra inanıp birbirlerine sabır tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmak.

– Seyyid Kutub

أُوْلَٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلۡمَيۡمَنَةِ ١٨

Ki onlardır işte meymenet sahibleri (Ashab-ı meymene).

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşte bunlar, sağcılardır.

– İbni Kesir

(17-18) Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir.

– Diyanet İşleri

İşte bunlar sağcılardır.

– Hasan Basri Çantay

İşte bunlar amel defterleri sağdan verilenlerdir.

– Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِـَٔايَٰتِنَا هُمۡ أَصۡحَٰبُ ٱلۡمَشۡـَٔمَةِ ١٩

Âyetlerimize küfr edenler ise onlardır işte: Şeâmet sahibleri (Ashab-ı meşeme).

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ayetlerimize küfredenler ise, solcuların kendileridir.

– İbni Kesir

Âyetlerimizi inkâr edenler ise; kötülüğe batmış kimselerdir.

– Diyanet İşleri

Âyetlerimize küfredenler ise solcuların tâ kendileridir.

– Hasan Basri Çantay

Ayetlerimizi inkar edenler. İşte onlar amel defterleri soldan verilenlerdir.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu