بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

أَيَحْسَبُ أَن لَّمْ يَرَهُۥٓ أَحَدٌ ﴿٧

Kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?

— İbni Kesir

أَلَمْ نَجْعَل لَّهُۥ عَيْنَيْنِ ﴿٨

Biz; onun için iki göz var etmedik mi?

— İbni Kesir

وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ ﴿٩

Bir dil ve iki dudak.

— İbni Kesir

وَهَدَيْنَٰهُ ٱلنَّجْدَيْنِ ﴿١٠

Biz; ona iki de yol gösterdik.

— İbni Kesir

فَلَا ٱقْتَحَمَ ٱلْعَقَبَةَ ﴿١١

Ama o, sarp yokuşu aşmaya girişemedi.

— İbni Kesir

وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا ٱلْعَقَبَةُ ﴿١٢

Sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin?

— İbni Kesir

فَكُّ رَقَبَةٍ ﴿١٣

Bir kul azad etmektir.

— İbni Kesir

أَوْ إِطْعَٰمٌ فِى يَوْمٍ ذِى مَسْغَبَةٍ ﴿١٤

Yahut açlık gününde yemek yedirmektir,

— İbni Kesir

يَتِيمًا ذَا مَقْرَبَةٍ ﴿١٥

Yakınlığı olan bir yetime,

— İbni Kesir

أَوْ مِسْكِينًا ذَا مَتْرَبَةٍ ﴿١٦

Yahut yerde sürünen bir yoksula.

— İbni Kesir

ثُمَّ كَانَ مِنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَتَوَاصَوْاْ بِٱلصَّبْرِ وَتَوَاصَوْاْ بِٱلْمَرْحَمَةِ ﴿١٧

Sonra da iman edenlerden, birbirine sabrı tavsiye, merhameti tavsiye edenlerden olmaktır.

— İbni Kesir

AYARLAR