بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

أَوْ إِطْعَٰمٌ فِى يَوْمٍ ذِى مَسْغَبَةٍ ﴿١٤

Yahut açlık gününde yemek yedirmektir,

— İbni Kesir

يَتِيمًا ذَا مَقْرَبَةٍ ﴿١٥

Yakınlığı olan bir yetime,

— İbni Kesir

أَوْ مِسْكِينًا ذَا مَتْرَبَةٍ ﴿١٦

Yahut yerde sürünen bir yoksula.

— İbni Kesir

ثُمَّ كَانَ مِنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَتَوَاصَوْاْ بِٱلصَّبْرِ وَتَوَاصَوْاْ بِٱلْمَرْحَمَةِ ﴿١٧

Sonra da iman edenlerden, birbirine sabrı tavsiye, merhameti tavsiye edenlerden olmaktır.

— İbni Kesir

أُوْلَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلْمَيْمَنَةِ ﴿١٨

İşte bunlar, sağcılardır.

— İbni Kesir

وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِـَٔايَٰتِنَا هُمْ أَصْحَٰبُ ٱلْمَشْـَٔمَةِ ﴿١٩

Ayetlerimize küfredenler ise, solcuların kendileridir.

— İbni Kesir

عَلَيْهِمْ نَارٌ مُّؤْصَدَةٌۢ ﴿٢٠

Onlara sımsıkı kapatılmış bir ateş vardır.

— İbni Kesir

AYARLAR