بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَلَا تُعْجِبْكَ أَمْوَٰلُهُمْ وَلَآ أَوْلَٰدُهُمْۚ إِنَّمَا يُرِيدُ ٱللَّهُ لِيُعَذِّبَهُم بِهَا فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا وَتَزْهَقَ أَنفُسُهُمْ وَهُمْ كَٰفِرُونَ ٥٥

Artık onların malları da çocukları da seni imrendirmesin. Doğrusu Allah, ancak bununla onlara dünya hayatında azab etmeyi ve kafirler olarak canlarının çıkmasını ister.

– İbni Kesir

وَيَحْلِفُونَ بِٱللَّهِ إِنَّهُمْ لَمِنكُمْ وَمَا هُم مِّنكُمْ وَلَٰكِنَّهُمْ قَوْمٌ يَفْرَقُونَ ٥٦

Ve Allah'a yemin ederler ki; gerçekten sizinledirler. Halbuki onlar, sizinle değildirler. Ancak korkak bir kavimdirler.

– İbni Kesir

لَوْ يَجِدُونَ مَلْجَـًٔا أَوْ مَغَٰرَٰتٍ أَوْ مُدَّخَلًا لَّوَلَّوْاْ إِلَيْهِ وَهُمْ يَجْمَحُونَ ٥٧

Eğer sığınılacak bir yer, yahut mağaralar veya bir delik bulsalardı; çabucak oraya yönelirlerdi.

– İbni Kesir

وَمِنْهُم مَّن يَلْمِزُكَ فِى ٱلصَّدَقَٰتِ فَإِنْ أُعْطُواْ مِنْهَا رَضُواْ وَإِن لَّمْ يُعْطَوْاْ مِنْهَآ إِذَا هُمْ يَسْخَطُونَ ٥٨

İçlerinden kimi de sadakalar hakkında sana dil uzatırlar. Eğer kendilerine verilirse hoşlanırlar, verilmezse hemen kızarlar.

– İbni Kesir

وَلَوْ أَنَّهُمْ رَضُواْ مَآ ءَاتَىٰهُمُ ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥ وَقَالُواْ حَسْبُنَا ٱللَّهُ سَيُؤْتِينَا ٱللَّهُ مِن فَضْلِهِۦ وَرَسُولُهُۥٓ إِنَّآ إِلَى ٱللَّهِ رَٰغِبُونَ ٥٩

Şayet onlar, Allah'ın ve peygamberinin kendilerine verdiklerinden hoşnud olsalardı da: Bize Allah yeter, yakında bize bol nimetinden verir, Rasulü' de. Biz, ancak Allah'a rağbet edenleriz, demiş olsalardı.

– İbni Kesir

إِنَّمَا ٱلصَّدَقَٰتُ لِلْفُقَرَآءِ وَٱلْمَسَٰكِينِ وَٱلْعَٰمِلِينَ عَلَيْهَا وَٱلْمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِى ٱلرِّقَابِ وَٱلْغَٰرِمِينَ وَفِى سَبِيلِ ٱللَّهِ وَٱبْنِ ٱلسَّبِيلِۖ فَرِيضَةً مِّنَ ٱللَّهِۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ ٦٠

Sadakalar, Allah'tan bir farz olarak; ancak fakirler, miskinler, sadaka üzerinde memur olanlar, kalbleri ısındırılanlar, köleler, borçlular, Allah yolunda olanların ve yolda kalanların uğruna sarfedilir. Ve Allah; Alim' dir, Hakim'dir.

– İbni Kesir

وَمِنْهُمُ ٱلَّذِينَ يُؤْذُونَ ٱلنَّبِىَّ وَيَقُولُونَ هُوَ أُذُنٌۚ قُلْ أُذُنُ خَيْرٍ لَّكُمْ يُؤْمِنُ بِٱللَّهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِينَ وَرَحْمَةٌ لِّلَّذِينَ ءَامَنُواْ مِنكُمْۚ وَٱلَّذِينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ ٱللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ ٦١

Onlardan kimileri de; o, her şeye kulak kesiliyor, diyerek peygambere eziyyet ederler. De ki: O, sizin için bir hayır kulağıdır. Allah'a inanır, mü'minlere inanır. Ve aranızda iman etmiş olanlara rahmettir. Allah'ın Rasulüne eziyyet verenler için elem verici bir azab vardır.

– İbni Kesir

يَحْلِفُونَ بِٱللَّهِ لَكُمْ لِيُرْضُوكُمْ وَٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥٓ أَحَقُّ أَن يُرْضُوهُ إِن كَانُواْ مُؤْمِنِينَ ٦٢

Sizi hoşnud etmek için Allah'a yemin ederler. Halbuki Allah ve Rasulü hoşnud etmeye daha layıktır. Eğer mü'min idiyseler.

– İbni Kesir

أَلَمْ يَعْلَمُوٓاْ أَنَّهُۥ مَن يُحَادِدِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ فَأَنَّ لَهُۥ نَارَ جَهَنَّمَ خَٰلِدًا فِيهَاۚ ذَٰلِكَ ٱلْخِزْىُ ٱلْعَظِيمُ ٦٣

Bilmezler mi ki: Kim, Allah'a ve Rasulüne karşı koymaya kalkışırsa; muhakkak ona, içinde ebedi kalacağı cehennem ateşi vardır. İşte bu, en büyük rüsvaylıktır.

– İbni Kesir

يَحْذَرُ ٱلْمُنَٰفِقُونَ أَن تُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ سُورَةٌ تُنَبِّئُهُم بِمَا فِى قُلُوبِهِمْۚ قُلِ ٱسْتَهْزِءُوٓاْ إِنَّ ٱللَّهَ مُخْرِجٌ مَّا تَحْذَرُونَ ٦٤

Münafıklar; üzerlerine kalblerinde olanı haber verecek bir surenin indirilmesinden çekiniyorlar. De ki: Siz alay edin bakalım, Allah çekindiğinizi ortaya çıkarandır.

– İbni Kesir

وَلَئِن سَأَلْتَهُمْ لَيَقُولُنَّ إِنَّمَا كُنَّا نَخُوضُ وَنَلْعَبُۚ قُلْ أَبِٱللَّهِ وَءَايَٰتِهِۦ وَرَسُولِهِۦ كُنتُمْ تَسْتَهْزِءُونَ ٦٥

Şayet onlara soracak olursan, diyeceklerdir ki: Andolsun ki biz, dalmış oyalanıyorduk. De ki: Allah ile, O'nun ayetleri ve peygamberleri ile mi alay ediyorsunuz?

– İbni Kesir

AYARLAR
Okuyucu