بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

هَلْ أَتَىٰكَ حَدِيثُ ٱلْغَٰشِيَةِ ﴿١

Dehşeti her şeyi kaplayan felaketin haberi sana geldi mi?

— Diyanet İşleri

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ خَٰشِعَةٌ ﴿٢

O gün birtakım yüzler vardır ki zillete bürünmüşlerdir.

— Diyanet İşleri

عَامِلَةٌ نَّاصِبَةٌ ﴿٣

Çalışmış, (boşa) yorulmuşlardır.

— Diyanet İşleri

تَصْلَىٰ نَارًا حَامِيَةً ﴿٤

Kızgın ateşe girerler.

— Diyanet İşleri

تُسْقَىٰ مِنْ عَيْنٍ ءَانِيَةٍ ﴿٥

Son derece kızgın bir kaynaktan içirilirler.

— Diyanet İşleri

لَّيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ إِلَّا مِن ضَرِيعٍ ﴿٦

Onlara, acı ve kötü kokulu bir dikenli bitkiden başka yiyecek yoktur.

— Diyanet İşleri

لَّا يُسْمِنُ وَلَا يُغْنِى مِن جُوعٍ ﴿٧

O, ne besler ne de açlıktan kurtarır.

— Diyanet İşleri

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاعِمَةٌ ﴿٨

O gün birtakım yüzler vardır ki, nimet içinde mutludurlar.

— Diyanet İşleri

لِّسَعْيِهَا رَاضِيَةٌ ﴿٩

Yaptıklarından dolayı hoşnutturlar.

— Diyanet İşleri

فِى جَنَّةٍ عَالِيَةٍ ﴿١٠

Yüksek bir cennettedirler.

— Diyanet İşleri

AYARLAR