بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاعِمَةٌ ﴿٨

Yüzler (vardır) o gün güzeldir (ni'metlere mazhardır).

— Hasan Basri Çantay

لِّسَعْيِهَا رَاضِيَةٌ ﴿٩

(Dünyâda tâat ve ibâdetle) çalışdığından dolayı hoşnuddur.

— Hasan Basri Çantay

فِى جَنَّةٍ عَالِيَةٍ ﴿١٠

Yüksek bir cennetde (dir).

— Hasan Basri Çantay

لَّا تَسْمَعُ فِيهَا لَٰغِيَةً ﴿١١

Orada boş bir lâf işitmez.

— Hasan Basri Çantay

فِيهَا عَيْنٌ جَارِيَةٌ ﴿١٢

Orada dâima akan bir (nice) pınar,

— Hasan Basri Çantay

فِيهَا سُرُرٌ مَّرْفُوعَةٌ ﴿١٣

orada yüksek tahtlar,

— Hasan Basri Çantay

وَأَكْوَابٌ مَّوْضُوعَةٌ ﴿١٤

(önlerine) konmuş kablar,

— Hasan Basri Çantay

وَنَمَارِقُ مَصْفُوفَةٌ ﴿١٥

sıra sıra dizilmiş yasdıklar,

— Hasan Basri Çantay

وَزَرَابِىُّ مَبْثُوثَةٌ ﴿١٦

yayılıb serilmiş saçaklı halılar vardır.

— Hasan Basri Çantay

أَفَلَا يَنظُرُونَ إِلَى ٱلْإِبِلِ كَيْفَ خُلِقَتْ ﴿١٧

Onlar haalâ (ibretle) bakmazlar mı o deveye, nasıl yaratılmışdır o?

— Hasan Basri Çantay

وَإِلَى ٱلسَّمَآءِ كَيْفَ رُفِعَتْ ﴿١٨

O göğe, nice yükseltmişdir o,

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR