بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

تَصۡلَىٰ نَارًا حَامِيَةٗ ٤

Kızışmış bir yaslanırlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kızgın bir ateşe girerler.

– İbni Kesir

Kızgın ateşe girerler.

– Diyanet İşleri

Kızgın bir ateşe girecek,

– Hasan Basri Çantay

Yakıcı ateşe yaslanırlar.

– Seyyid Kutub

تُسۡقَىٰ مِنۡ عَيۡنٍ ءَانِيَةٖ ٥

Kızgın bir menba'dan sulanırlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kızgın bir kaynaktan içirilecektirler.

– İbni Kesir

Son derece kızgın bir kaynaktan içirilirler.

– Diyanet İşleri

son derece sıcak, bir kaynakdan içirilecekdir.

– Hasan Basri Çantay

Kızgın bir kaynaktan içirilirler.

– Seyyid Kutub

لَّيۡسَ لَهُمۡ طَعَامٌ إِلَّا مِن ضَرِيعٖ ٦

Yiyecekleri yok ancak bir darî.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kötü kokulu, kuru bir dikenden başka yiyecekleri yoktur.

– İbni Kesir

Onlara, acı ve kötü kokulu bir dikenli bitkiden başka yiyecek yoktur.

– Diyanet İşleri

Onlar için «Dari» dikeninden başka bir yiyecek yokdur,

– Hasan Basri Çantay

Onlar için kuru dikenden başka yiyecek de yoktur.

– Seyyid Kutub

لَّا يُسۡمِنُ وَلَا يُغۡنِي مِن جُوعٖ ٧

Ne besler ne açlıktan kurtarır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O, ne semirtir, ne de açlığı giderir.

– İbni Kesir

O, ne besler ne de açlıktan kurtarır.

– Diyanet İşleri

Ki o, ne semirtir (doyurur), ne de açlığı giderir.

– Hasan Basri Çantay

Ne semirtir, ne de açlığı giderir.

– Seyyid Kutub

وُجُوهٞ يَوۡمَئِذٖ نَّاعِمَةٞ ٨

Bir takım yüzler de o gün mesuddur.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yüzler de vardır ki; o gün, parıl parıldır.

– İbni Kesir

O gün birtakım yüzler vardır ki, nimet içinde mutludurlar.

– Diyanet İşleri

Yüzler (vardır) o gün güzeldir (ni'metlere mazhardır).

– Hasan Basri Çantay

İnanmış olanların yüzleri, o gün, pırıl pırıldır.

– Seyyid Kutub

لِّسَعۡيِهَا رَاضِيَةٞ ٩

Sayinden hoşnuddur.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Çalıştıklarından hoşnuddur.

– İbni Kesir

Yaptıklarından dolayı hoşnutturlar.

– Diyanet İşleri

(Dünyâda tâat ve ibâdetle) çalışdığından dolayı hoşnuddur.

– Hasan Basri Çantay

Yaptıklarından hoşnutturlar.

– Seyyid Kutub

فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٖ ١٠

Yüksek bir cennette.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yüksek bir cennettedir.

– İbni Kesir

Yüksek bir cennettedirler.

– Diyanet İşleri

Yüksek bir cennetde (dir).

– Hasan Basri Çantay

Yüksek bir bahçededirler.

– Seyyid Kutub

لَّا تَسۡمَعُ فِيهَا لَٰغِيَةٗ ١١

Ki onda lağviyyattan bir kelime işidilmez.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Orada boş bir laf işitmezler.

– İbni Kesir

Orada hiçbir boş söz işitmezler.

– Diyanet İşleri

Orada boş bir lâf işitmez.

– Hasan Basri Çantay

Orada boş söz işitmezler.

– Seyyid Kutub

فِيهَا عَيۡنٞ جَارِيَةٞ ١٢

Onda carî bir menba.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Orada akan bir pınar vardır.

– İbni Kesir

Orada akan bir kaynak vardır.

– Diyanet İşleri

Orada dâima akan bir (nice) pınar,

– Hasan Basri Çantay

Orada akan bir kaynak vardır.

– Seyyid Kutub

فِيهَا سُرُرٞ مَّرۡفُوعَةٞ ١٣

Onda yüksek serîrler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Orada yüksek tahtlar,

– İbni Kesir

(13-16) Orada yüksek tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra yastıklar, serilmiş gösterişli yaygılar vardır.

– Diyanet İşleri

orada yüksek tahtlar,

– Hasan Basri Çantay

Orada yükseltilmiş tahtlar vardır.

– Seyyid Kutub

وَأَكۡوَابٞ مَّوۡضُوعَةٞ ١٤

Konulmuş küpler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yerleştirilmiş kaseler,

– İbni Kesir

(13-16) Orada yüksek tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra yastıklar, serilmiş gösterişli yaygılar vardır.

– Diyanet İşleri

(önlerine) konmuş kablar,

– Hasan Basri Çantay

Konulmuş kadehler.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu