بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فِيهَا سُرُرٌ مَّرْفُوعَةٌ ﴿١٣

Onda yüksek serîrler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَأَكْوَابٌ مَّوْضُوعَةٌ ﴿١٤

Konulmuş küpler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَنَمَارِقُ مَصْفُوفَةٌ ﴿١٥

Dizilmiş koltuklar, yastıklar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَزَرَابِىُّ مَبْثُوثَةٌ ﴿١٦

Serilmiş nefîs döşemeler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

أَفَلَا يَنظُرُونَ إِلَى ٱلْإِبِلِ كَيْفَ خُلِقَتْ ﴿١٧

Ya hâlâ bakmazlar mı o deveye: nasıl yaratılmış?

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَإِلَى ٱلسَّمَآءِ كَيْفَ رُفِعَتْ ﴿١٨

Ve o göğe: nasıl kaldırilmış?

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَإِلَى ٱلْجِبَالِ كَيْفَ نُصِبَتْ ﴿١٩

Ve o dağlara: nasıl dikilmiş?

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَإِلَى ٱلْأَرْضِ كَيْفَ سُطِحَتْ ﴿٢٠

Ve o arz’a nasıl satıhlanmış?

— Elmalılı Hamdi Yazır

فَذَكِّرْ إِنَّمَآ أَنتَ مُذَكِّرٌ ﴿٢١

Haydi ihtar et; sen şimdi sırf bir ögütçüsün.

— Elmalılı Hamdi Yazır

لَّسْتَ عَلَيْهِم بِمُصَيْطِرٍ ﴿٢٢

Üzerlerine musallat değilsin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

إِلَّا مَن تَوَلَّىٰ وَكَفَرَ ﴿٢٣

Ancak tersine giden ve küfr eden başka.

— Elmalılı Hamdi Yazır

AYARLAR