بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
فَذَكِّرۡ إِن نَّفَعَتِ ٱلذِّكۡرَىٰ ٩
Onun için öğüd ver: öğüd fâide verirse.
O halde öğüt fayda verecekse, öğüt ver.
O hâlde, eğer öğüt fayda verirse, öğüt ver.
O halde eğer öğüd fâide verirse (durma) öğüd ver.
O halde hatırlatmak fayda verirse hatırlat.
سَيَذَّكَّرُ مَن يَخۡشَىٰ ١٠
Saygısı olan öğüt alacaktır.
Korkacak olan öğüt alacaktır.
Allah’a karşı derin saygı duyarak O’ndan korkan öğüt alacaktır.
(Allahdan) korkacak olan öğüdü kabul eder.
Allah'tan korkan, öğüt alır.
وَيَتَجَنَّبُهَا ٱلۡأَشۡقَى ١١
Pek bedbaht olan da ondan kaçınacaktır.
Bedbaht olan ise ondan kaçınır.
(11-12) En büyük ateşe girecek olan en bedbaht kimse (kâfir) ise, öğüt almaktan kaçınır.
Peki bedbaht olan ise ondan kaçınır,
Bedbaht olan ondan kaçacaktır.
ٱلَّذِي يَصۡلَى ٱلنَّارَ ٱلۡكُبۡرَىٰ ١٢
O ki en büyük ateşe yaslanacaktır.
Ki o, en büyük ateşe girecek olandır.
(11-12) En büyük ateşe girecek olan en bedbaht kimse (kâfir) ise, öğüt almaktan kaçınır.
Ki o, en büyük ateşe girecek,
O en büyük ateşe yaslanacaktır.
ثُمَّ لَا يَمُوتُ فِيهَا وَلَا يَحۡيَىٰ ١٣
Sonra ne ölecek onda ne hayat bulacaktır.
O, orada ne ölecek, ne de dirilecektir.
Sonra orada ne ölür (kurtulur), ne de (rahat bir hayat) yaşar.
sonra orada hem ölmeyecek, hem dirilmeyecek olandır O.
Sonra onun içinde ne ölür ne de yaşar.
قَدۡ أَفۡلَحَ مَن تَزَكَّىٰ ١٤
Doğrusu felâh buldu tezekkî eden.
Doğrusu arınan, felah bulmuştur.
(14-15) Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer.
(14-15) Hakıykat iyi temizlenen ve Rabbinin adını zikredib de namaz kılan kimse umduğuna erişmişdir.
Doğrusu mutluluğa ermiştir arınan,
وَذَكَرَ ٱسۡمَ رَبِّهِۦ فَصَلَّىٰ ١٥
Ve Rabbi’nin ismini anıp da namaz kılan.
Rabbının adını anıp namaz kılan.
(14-15) Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer.
(14-15) Hakıykat iyi temizlenen ve Rabbinin adını zikredib de namaz kılan kimse umduğuna erişmişdir.
Rabbinin adını anıp namaz kılan.
بَلۡ تُؤۡثِرُونَ ٱلۡحَيَوٰةَ ٱلدُّنۡيَا ١٦
Fakat siz dünya hayatı tercih ediyorsunuz.
Fakat siz, dünya hayatını tercih ediyorsunuz.
Fakat sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz.
Belki siz dünyâ hayaatını (âhiretden) üstün tutarsınız.
Fakat siz şu dünya hayatını üstün tutuyorsunuz.
وَٱلۡأٓخِرَةُ خَيۡرٞ وَأَبۡقَىٰٓ ١٧
Halbuki Âhiret daha hayırlı ve daha bakâlıdır.
Halbuki ahiret, daha hayırlı ve daha bakidir.
Oysa âhiret, daha hayırlı ve süreklidir.
Halbuki âhiret daha hayırlı, daha süreklidir.
Oysa ahiret daha iyi ve daha kalıcıdır.
إِنَّ هَٰذَا لَفِي ٱلصُّحُفِ ٱلۡأُولَىٰ ١٨
Haberiniz olsun ki vardır bu evvelki suhuflarda.
Şüphesiz ki bu, ilk sahifelerdedir.
(18-19) Şüphesiz bu hükümler ilk sayfalarda, İbrahim ve Mûsâ’nın sayfalarında da vardır.
Şübhesiz ki bu (nlar) evvelki sahîfelerde,
Bu hüküm elbette ilk sahifelerde de vardır.
صُحُفِ إِبۡرَٰهِيمَ وَمُوسَىٰ ١٩
İbrahim ve Musâ’nın suhuflarında.
İbrahim'in ve Musa'nın sahifelerinde.
(18-19) Şüphesiz bu hükümler ilk sayfalarda, İbrahim ve Mûsâ’nın sayfalarında da vardır.
İbrâhîm ile Musânın sahîfelerinde de vardır.
İbrahim'in ve Musa'nın sahifelerinde.