بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

ٱلَّذِى لَهُۥ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِۚ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ شَهِيدٌ ﴿٩

Ki bütün Semâvât ve arz mülkü onundur ve Allah, her şeye şâhiddir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O ki; göklerin ve yerin mülkü kendisinindir. Ve Allah; her şeye Şahid'dir.

— İbni Kesir

(8-9) Onlar mü’minlere ancak; göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan mutlak güç sahibi ve övülmeye lâyık Allah’a iman ettikleri için kızıyorlardı. Allah, her şeye şahittir.

— Diyanet İşleri

(O Allah ki) göklerin ve yerin mülk (-ü tasarruf) u Onundur. Allah herşey'e hakkıyle şâhiddir.

— Hasan Basri Çantay

O Allah ki göklerin ve yerin sahibi olan Allah'a. Allah herşeye şahittir.

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلَّذِينَ فَتَنُواْ ٱلْمُؤْمِنِينَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُواْ فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ ٱلْحَرِيقِ ﴿١٠

O kimseler ki mü'minîn ve mü'minâta fitne yapmışlar, sonra da tevbe etmemişlerdir muhakkak artık onlara cehennem azâbı var ve onlara yangın azâbı vardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz ki mü'min erkekleri ve mü'min kadınları belaya uğratanlar sonra da tevbe etmemiş olanlar, işte onlar için cehennem azabı vardır. Ve yakıcı azab da onlaradır.

— İbni Kesir

Şüphesiz mü’min erkeklerle mü’min kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; cehennem azabı ve yangın azabı vardır.

— Diyanet İşleri

Hakıykat, erkek mü'minlerle kadın mü'minleri belâye uğratanlar, sonra da tevbe etmeyenler (yok mu?) onlar için cehennem azâbı vardır, onlar için bir de yangın azâbı.

— Hasan Basri Çantay

İnanmış erkek ve kadınlara işkence edip, sonra yaptıklarına tevbe etmeyenler, var ya. Şüphesiz onlar için cehennem azabı vardır. Yakıp kavuran azap ta onlaradır,

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَهُمْ جَنَّٰتٌ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُۚ ذَٰلِكَ ٱلْفَوْزُ ٱلْكَبِيرُ ﴿١١

O kimseler ki iman etmişler ve salih ameller işlemişlerdir, muhakkak onlara altından ırmaklar akar cennetler var, işte o büyük kurtuluş dur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu iman edip salih amel işlemiş olanlar için, altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur.

— İbni Kesir

İman edip salih ameller işleyenlere gelince; onlara içinden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte bu büyük başarıdır.

— Diyanet İşleri

İman edib de güzel güzel amel (ve hareket) edenler (e gelince:) Altlarından ırmaklar akan cennetler de, onlarındır. Büyük kurtuluş (ve seâdet de) budur.

— Hasan Basri Çantay

inananlar ve iyi işler yapanlar için de altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur.

— Seyyid Kutub

إِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌ ﴿١٢

Hakîkat Rabbi’nin tutuşu şediddir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu Rabbının yakalayışı amansızdır.

— İbni Kesir

Şüphesiz, Rabbinin yakalaması çok çetindir.

— Diyanet İşleri

Hakıykat, Rabbinin kıskıvrak tutub yakalayışı pek çetindir.

— Hasan Basri Çantay

Doğrusu Rabbinin yakalaması şiddetlidir.

— Seyyid Kutub

إِنَّهُۥ هُوَ يُبْدِئُ وَيُعِيدُ ﴿١٣

Çünkü o hem mübdî hem muîddir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Önce yaratıp sonra tekrarlayan O'dur, O.

— İbni Kesir

Şüphesiz O, başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrarlar.

— Diyanet İşleri

Çünkü O, ilkin var edenin de, (sonra yeniden diriltib kendisine) döndürecek olanın da ta kendisidir.

— Hasan Basri Çantay

İlk yaratan ve tekrar yaratacak olan da O'dur.

— Seyyid Kutub

وَهُوَ ٱلْغَفُورُ ٱلْوَدُودُ ﴿١٤

Onunla beraber Gafurdur, çok sevgili (vedud) dur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O; Ğafur'dur, Vedud'dur.

— İbni Kesir

O, çok bağışlayandır, çok sevendir.

— Diyanet İşleri

O, (tevbe' eden mü'minleri) çok yarlığayan, (dostlarını) çok sevendir.

— Hasan Basri Çantay

O, bağışlayan ve sevendir.

— Seyyid Kutub

ذُو ٱلْعَرْشِ ٱلْمَجِيدُ ﴿١٥

Arş’ın sahibi, şanlı (mecîd) dir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Arş'ın sahibidir, Mecid'dir.

— İbni Kesir

Arş’ın sahibidir, şanı yüce olandır.

— Diyanet İşleri

Arşın saahibidir. (Zâtinde de, sıfatlarında da) pek yücedir (büyükdür).

— Hasan Basri Çantay

Arş'ın sahibidir, yücedir.

— Seyyid Kutub

فَعَّالٌ لِّمَا يُرِيدُ ﴿١٦

Dilediğini yapar (fa'alün limâ yürîd) dir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dilediğini mutlaka yapandır.

— İbni Kesir

Dilediğini mutlaka yapandır.

— Diyanet İşleri

Ne dilerse hakkıyle yapandır.

— Hasan Basri Çantay

İstediğini yapandır.

— Seyyid Kutub

هَلْ أَتَىٰكَ حَدِيثُ ٱلْجُنُودِ ﴿١٧

Geldi ya, sana kıssası o orduların (o cünudun).

— Elmalılı Hamdi Yazır

O orduların haberi haberi, sana geldi mi?

— İbni Kesir

(17-18) Orduların, Firavun ve Semûd’un haberi sana geldi mi?

— Diyanet İşleri

(17-18) Sana (Habîbim) o orduların, Firavn ve Semuudun haberi geldi ya.

— Hasan Basri Çantay

Sana orduların haberi geldi mi?

— Seyyid Kutub

فِرْعَوْنَ وَثَمُودَ ﴿١٨

Firavun’un ve Semud’un.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun ve Semud'un.

— İbni Kesir

(17-18) Orduların, Firavun ve Semûd’un haberi sana geldi mi?

— Diyanet İşleri

(17-18) Sana (Habîbim) o orduların, Firavn ve Semuudun haberi geldi ya.

— Hasan Basri Çantay

Firavun ve Semud'a ait orduların.

— Seyyid Kutub

بَلِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ فِى تَكْذِيبٍ ﴿١٩

Fakat o küfredenler hâlâ bir tekzibe.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu küfredenler, yalanlamadadırlar.

— İbni Kesir

Hayır, inkâr edenler, hâlâ yalanlamaktadırlar.

— Diyanet İşleri

Hayır, o küfredenler (haalâ) tekzîbdedirler.

— Hasan Basri Çantay

Doğrusu kâfirler bir yalanlama içindedirler.

— Seyyid Kutub

AYARLAR