بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَٱلَّيْلِ وَمَا وَسَقَ ﴿١٧

Ve geceye ve derlendiğine.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Geceye ve derleyip topladığı şeye;

— İbni Kesir

Geceye ve içinde topladıklarına,

— Diyanet İşleri

O geceye ve onun (sinesinde) derleyip topladığı şey (ler) e,

— Hasan Basri Çantay

Geceye ve gecenin içinde barındırdığına.

— Seyyid Kutub

وَٱلْقَمَرِ إِذَا ٱتَّسَقَ ﴿١٨

Ve derlendiği zaman o aya.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve toplu halde geldiğinde aya;

— İbni Kesir

Dolunay hâlindeki aya ki,

— Diyanet İşleri

toplu bir haale geldiği (nuuru tamamlandığı) zaman aya ki,

— Hasan Basri Çantay

Dolunay halindeki Ay'a andolsun ki,

— Seyyid Kutub

لَتَرْكَبُنَّ طَبَقًا عَن طَبَقٍ ﴿١٩

Ki sizler binip binip gececeksiniz elbette tabakadan tabakaya.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak siz; bir durumdan diğerine uğratılacaksınız.

— İbni Kesir

Şüphesiz siz hâlden hâle geçeceksiniz.

— Diyanet İşleri

siz (ey insanlar), hiç şübhesiz, o halden bu haale bineceksiniz.

— Hasan Basri Çantay

Şüphesiz siz bir durumdan diğerine uğrayacaksınız.

— Seyyid Kutub

فَمَا لَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ ﴿٢٠

O halde onlara ne var ki iman eylemezler?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Öyleyse, ne oluyor onlara da inanmıyorlar?

— İbni Kesir

Böyleyken onlara ne oluyor da iman etmiyorlar?

— Diyanet İşleri

Öyleyse onlara ne (oluyor) ki îman etmiyorlar?

— Hasan Basri Çantay

Onlara ne oluyor da inanmıyorlar?

— Seyyid Kutub

وَإِذَا قُرِئَ عَلَيْهِمُ ٱلْقُرْءَانُ لَا يَسْجُدُونَ۩ ﴿٢١

Ve karşılarında Kur'an okunduğu vakit secde etmezler?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve Kur'an okunduğu zaman secde etmiyorlar.

— İbni Kesir

Onlara Kur’an okunduğu zaman secde etmiyorlar.

— Diyanet İşleri

Ve karşılarında Kur'an okunduğu zaman (derin saygı ile) eğilmiyorlar?

— Hasan Basri Çantay

Kendilerine Kur'an okunduğu zaman secde etmiyorlar?

— Seyyid Kutub

بَلِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ يُكَذِّبُونَ ﴿٢٢

Hattâ o küfr edenler tekzîb ederler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bilakis o küfredenler, yalanlıyorlar.

— İbni Kesir

Daha doğrusu, inkâr edenler (Kur’an’ı) yalanlıyorlar.

— Diyanet İşleri

Bil'akis o küfredenler tekzîb ederler.

— Hasan Basri Çantay

Aksine kafir olanlar yalanlıyorlar.

— Seyyid Kutub

وَٱللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يُوعُونَ ﴿٢٣

Halbu ki Allah içlerindekini biliyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Halbuki Allah, onların sakındıklarını en iyi bilendir.

— İbni Kesir

Hâlbuki Allah, içlerinde ne sakladıklarını çok iyi bilir.

— Diyanet İşleri

Halbuki Allah onların yüreklerinde neler saklıyorlar, pek iyi bilendir.

— Hasan Basri Çantay

Oysa Allah onların içinde gizlediklerini biliyor.

— Seyyid Kutub

فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍ ﴿٢٤

Onun için onlara elîm bir azâb müjdele.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara elim bir azabı müjdele.

— İbni Kesir

Öyle ise sen onlara elem dolu bir azabı müjdele!

— Diyanet İşleri

Bunun için sen (Habibim) onları elem verici bir azâb ile müjdele!

— Hasan Basri Çantay

Onları acıklı bir azab ile müjdele.

— Seyyid Kutub

إِلَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍۭ ﴿٢٥

Ancak iman edip Salih ameller yapanlar başka onlara tükenmez bir ecir var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ancak iman edip salih amel işleyenler müstesna. Onlara bitip tükenmeyen bir ecir vardır.

— İbni Kesir

Ancak iman edip de sâlih ameller işleyenler başka. Onlar için, bitmez tükenmez bir mükâfat vardır.

— Diyanet İşleri

îman edib de güzel güzel amel (ve hareket) edenler müstesnadır. Onlar için bitib tükenmeyen bir mükâfat vardır.

— Hasan Basri Çantay

İman edenler ve salih ameller işleyenler hariç. Onlar için bitip tükenmeyen mükafat vardır.

— Seyyid Kutub

AYARLAR