بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَإِذَا ٱلْعِشَارُ عُطِّلَتْ ﴿٤﴾
Gebe develer (başı boş) salıverildiği zaman,
وَإِذَا ٱلْوُحُوشُ حُشِرَتْ ﴿٥﴾
Vahşî hayvanlar bir araya toplandığı zaman,
وَإِذَا ٱلْبِحَارُ سُجِّرَتْ ﴿٦﴾
Denizler ateşlendiği zaman,
وَإِذَا ٱلنُّفُوسُ زُوِّجَتْ ﴿٧﴾
Ruuhlar çiftleşdiği zaman,
وَإِذَا ٱلْمَوْءُۥدَةُ سُئِلَتْ ﴿٨﴾
(8-9) Diri diri gömülen kızın hangi suç (ların) dan dolayı öldürüldüğü sorulduğu zaman,
بِأَىِّ ذَنۢبٍ قُتِلَتْ ﴿٩﴾
(8-9) Diri diri gömülen kızın hangi suç (ların) dan dolayı öldürüldüğü sorulduğu zaman,
وَإِذَا ٱلصُّحُفُ نُشِرَتْ ﴿١٠﴾
(Amel) defterler (i) açılıb yayıldığı zaman,
وَإِذَا ٱلسَّمَآءُ كُشِطَتْ ﴿١١﴾
Gök (yerinden) koparıldığı zaman,
وَإِذَا ٱلْجَحِيمُ سُعِّرَتْ ﴿١٢﴾
O alevli ateş (cehernem) daha ziyâde kızışdırıldığı zaman,
وَإِذَا ٱلْجَنَّةُ أُزْلِفَتْ ﴿١٣﴾
Cennet (mü'minlere) yaklaşdırıldığı zaman,
عَلِمَتْ نَفْسٌ مَّآ أَحْضَرَتْ ﴿١٤﴾
(her) nefs ne hazırlamışsa (artık hepsini görüb) bilmişdir (bilecekdir.)