بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَٰنٍ رَّجِيمٍ ﴿٢٥﴾
Ve o bir racîm şeytanın sözü değil.
Bu, kovulmuş şeytanın sözü değildir.
Kur’an, kovulmuş şeytanın sözü değildir.
O (Kur'an) da taşlanmış (koğulmuş) bir şeytanın sözü değil.
O, kovulmuş şeytanın sözü değildir.
فَأَيْنَ تَذْهَبُونَ ﴿٢٦﴾
Siz nereye gidiyorsunuz?
Böyleyken nereye gidiyorsunuz?
(Hâl böyle iken) nereye gidiyorsunuz?
O halde nereye gidiyorsunuz?
O halde nereye gidiyorsunuz?
إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَٰلَمِينَ ﴿٢٧﴾
O hâlıs bir zikirdir âlemin için.
O; ancak alemler için bir öğüttür.
(27-28) O, âlemler için, içinizden dürüst olmak isteyenler için, ancak bir öğüttür.
(27-28) O, aalemler için, (hele) sizden doğruluk isteyenler için bir öğüdden başkası değildir.
O alemlere öğütten başka birşey değildir.
لِمَن شَآءَ مِنكُمْ أَن يَسْتَقِيمَ ﴿٢٨﴾
İçinizden müstekîm olmak dileyenler için.
Sizden doğru olmak isteyenler için.
(27-28) O, âlemler için, içinizden dürüst olmak isteyenler için, ancak bir öğüttür.
(27-28) O, aalemler için, (hele) sizden doğruluk isteyenler için bir öğüdden başkası değildir.
Sizden düzelmeyi dileyenler için.
وَمَا تَشَآءُونَ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُ رَبُّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿٢٩﴾
Fakat o âlemlerin Rabb’i Allah dilemeyince siz dilemezsiniz.
Alemlerin Rabbı olan Allah dilemedikçe, sizler dileyemezsiniz.
Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.
(Bununla beraber o doğruluğu) âlemlerin Rabbi olan Allah dilemeyince siz dileyemezsiniz.
Ancak alemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.