بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَمَا صَاحِبُكُم بِمَجْنُونٍ ﴿٢٢﴾
(Ey Kureyşliler!) Sizin arkadaşınız (Muhammed) bir deli değildir.
وَلَقَدْ رَءَاهُ بِٱلْأُفُقِ ٱلْمُبِينِ ﴿٢٣﴾
Andolsun o, Cebrâil’i apaçık ufukta gördü.
وَمَا هُوَ عَلَى ٱلْغَيْبِ بِضَنِينٍ ﴿٢٤﴾
O, gayb hakkında cimri değildir.
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَٰنٍ رَّجِيمٍ ﴿٢٥﴾
Kur’an, kovulmuş şeytanın sözü değildir.
فَأَيْنَ تَذْهَبُونَ ﴿٢٦﴾
(Hâl böyle iken) nereye gidiyorsunuz?
إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَٰلَمِينَ ﴿٢٧﴾
(27-28) O, âlemler için, içinizden dürüst olmak isteyenler için, ancak bir öğüttür.
لِمَن شَآءَ مِنكُمْ أَن يَسْتَقِيمَ ﴿٢٨﴾
(27-28) O, âlemler için, içinizden dürüst olmak isteyenler için, ancak bir öğüttür.
وَمَا تَشَآءُونَ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُ رَبُّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿٢٩﴾
Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.