بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
مُّطَاعٍ ثَمَّ أَمِينٍ ﴿٢١﴾
Orada kendisine itaat olunandır, bir emindir.
وَمَا صَاحِبُكُم بِمَجْنُونٍ ﴿٢٢﴾
Sizin saahibiniz bir mecnun değil.
وَلَقَدْ رَءَاهُ بِٱلْأُفُقِ ٱلْمُبِينِ ﴿٢٣﴾
Andolsun ki O (saahibiniz) onu apaçık ufukda görmüşdür.
وَمَا هُوَ عَلَى ٱلْغَيْبِ بِضَنِينٍ ﴿٢٤﴾
O gaybden dolayı asla suçlu da değildir.
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَٰنٍ رَّجِيمٍ ﴿٢٥﴾
O (Kur'an) da taşlanmış (koğulmuş) bir şeytanın sözü değil.
فَأَيْنَ تَذْهَبُونَ ﴿٢٦﴾
O halde nereye gidiyorsunuz?
إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَٰلَمِينَ ﴿٢٧﴾
(27-28) O, aalemler için, (hele) sizden doğruluk isteyenler için bir öğüdden başkası değildir.
لِمَن شَآءَ مِنكُمْ أَن يَسْتَقِيمَ ﴿٢٨﴾
(27-28) O, aalemler için, (hele) sizden doğruluk isteyenler için bir öğüdden başkası değildir.
وَمَا تَشَآءُونَ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُ رَبُّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿٢٩﴾
(Bununla beraber o doğruluğu) âlemlerin Rabbi olan Allah dilemeyince siz dileyemezsiniz.