بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
يَوۡمَ يَفِرُّ ٱلۡمَرۡءُ مِنۡ أَخِيهِ ٣٤
O kaçacağı gün kişinin kardeşinden.
Kişinin kaçacağı gün; kardeşinden,
(33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
(evet) kişinin kaçacağı gün: Biraderinden,
İşte o gün kişi kaçar, kardeşinden,
وَأُمِّهِۦ وَأَبِيهِ ٣٥
Ve anasından babasından.
Anasından ve babasından.
(33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
Anasından, babasından,
Anasından, babasından,
وَصَٰحِبَتِهِۦ وَبَنِيهِ ٣٦
Ve refîkasından ve oğullarından.
Eşinden ve oğullarından.
(33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
Karısından ve oğullarından.
Eşinden ve oğullarından.
لِكُلِّ ٱمۡرِيٕٖ مِّنۡهُمۡ يَوۡمَئِذٖ شَأۡنٞ يُغۡنِيهِ ٣٧
Onlardan her kişinin bir şe'ni vardır o gün başından aşar.
O gün; herkesin kendisine yeter bir işi vardır.
(33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
O gün bunlardan herkesin kendine yeter bir işi (derdi, belâsı) vardır.
O gün herkesin başından aşkın işi vardır.
وُجُوهٞ يَوۡمَئِذٖ مُّسۡفِرَةٞ ٣٨
Yüzler vardır o gün ışılar.
O gün; yüzler vardır, parıl parıl parlar.
O gün birtakım yüzler vardır ki pırıl pırıl parlarlar,
O gün yüzler vardır; parıl parıl parlayıcıdır,
Bazı yüzler o gün parıl parıldır.
ضَاحِكَةٞ مُّسۡتَبۡشِرَةٞ ٣٩
Güler sevinir.
Güleç, sevinçli,
Gülerler, sevinirler.
Gülücüdür, sevinicidir.
Güleç ve sevinçli.
وَوُجُوهٞ يَوۡمَئِذٍ عَلَيۡهَا غَبَرَةٞ ٤٠
Yüzler de vardır o gün üzerinde tortoz.
O gün; yüzler de vardır, tozlanmış,
O gün nice yüzler de vardır ki, toz toprak içindedirler.
O gün yüzler de vardır; üzerlerini toz toprak (bürümüşdür),
Bazı yüzler o gün tozlanmış.
تَرۡهَقُهَا قَتَرَةٌ ٤١
Sarar onu bir kara.
Bir karanlık bürümüştür.
Onları bir siyahlık bürür.
Onu (da) bir karanlık ve siyahlık kaplayacakdır.
Karanlıklar bürümüştür onları.
أُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡكَفَرَةُ ٱلۡفَجَرَةُ ٤٢
İşte onlar o kefere-i fecere.
İşte bunlar; kafirler ve facirlerdir.
İşte onlar, kâfirlerdir, günaha dalanlardır.
İşte bunlar kâfirler, fâcirlerdir.
İşte onlar hayasız pis kafirlerdir.