بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
فَأَنۢبَتۡنَا فِيهَا حَبّٗا ٢٧
Bu suretle onda daneler.
Böylece orada tane bitirdik.
(27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.
Bu suretle onda dâne (ler) bitirdik,
Orada bitirdik, taneleri.
وَعِنَبٗا وَقَضۡبٗا ٢٨
Üzümler, yoncalar.
Üzüm ve yonca,
(27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.
Üzüm (ler), yonca (lar),
Üzümler, yoncalar,
وَزَيۡتُونٗا وَنَخۡلٗا ٢٩
Zeytinlikler hurmalıklar.
Zeytin ve hurma,
(27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.
Zeytinlik (ler), hurmalık (lar),
Zeytinler, hurmalar.
وَحَدَآئِقَ غُلۡبٗا ٣٠
Âfâka ser çekmiş dilber bağçeler.
Sık ve bol ağaçlı bahçeler.
(27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.
Sık ve bol ağaçlı (diğer) bahçeler,
İri ve sık ağaçlı bahçeler.
وَفَٰكِهَةٗ وَأَبّٗا ٣١
Meyveler, çayırlar neler yetiştirmekteyiz.
Meyve ve mer'a.
(27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.
Meyve (ler), mer'a (lar bitirdik).
Meyveler ve çayırlar.
مَّتَٰعٗا لَّكُمۡ وَلِأَنۡعَٰمِكُمۡ ٣٢
Sizin ve davarlarınızın intifaı için.
Sizin ve hayvanlarınızın faydalanması için.
(27-32) Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık.
(Bütün bunları biz) hem size, hem davarlarınıza fâide olarak (yapdık).
Sizin ve hayvanlarınızın yararına.
فَإِذَا جَآءَتِ ٱلصَّآخَّةُ ٣٣
Amma geldiği vakit o sahha (o sayhasını dinletecek belâ).
O büyük gürültü geldiği zaman;
(33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
Fakat o kulakları sağır edercesine haykıracak olan ses geldiği zaman,
Kulakları sağır edercesine yüksek o gürültü geldiği zaman.
يَوۡمَ يَفِرُّ ٱلۡمَرۡءُ مِنۡ أَخِيهِ ٣٤
O kaçacağı gün kişinin kardeşinden.
Kişinin kaçacağı gün; kardeşinden,
(33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
(evet) kişinin kaçacağı gün: Biraderinden,
İşte o gün kişi kaçar, kardeşinden,
وَأُمِّهِۦ وَأَبِيهِ ٣٥
Ve anasından babasından.
Anasından ve babasından.
(33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
Anasından, babasından,
Anasından, babasından,
وَصَٰحِبَتِهِۦ وَبَنِيهِ ٣٦
Ve refîkasından ve oğullarından.
Eşinden ve oğullarından.
(33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
Karısından ve oğullarından.
Eşinden ve oğullarından.
لِكُلِّ ٱمۡرِيٕٖ مِّنۡهُمۡ يَوۡمَئِذٖ شَأۡنٞ يُغۡنِيهِ ٣٧
Onlardan her kişinin bir şe'ni vardır o gün başından aşar.
O gün; herkesin kendisine yeter bir işi vardır.
(33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.
O gün bunlardan herkesin kendine yeter bir işi (derdi, belâsı) vardır.
O gün herkesin başından aşkın işi vardır.