بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
فَأَنتَ عَنۡهُ تَلَهَّىٰ ١٠
Sen ondan tegafül ediyorsun.
Sen ona aldırmıyor, oyalanıyorsun.
(8-10) Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun.
sen kendisini bırakıb da oyalanırsın.
Sen onunla ilgilenmiyorsun!
كـَلَّآ إِنَّهَا تَذۡكِرَةٞ ١١
Hayır hayır zinhar, çünkü o bir tezkiredir.
Sakın; çünkü bu, bir öğüttür.
Hayır, böyle yapma! Çünkü bu (Kur’an) bir öğüttür.
Sakın (bir daha böyle yapma Habîbim). Çünkü o (Kur'an) bir öğüddür.
Asla olmaz böyle şey! Kur'an ayetleri birer hatırlatmadır öğüttür.
فَمَن شَآءَ ذَكَرَهُۥ ١٢
Şimdi onu dileyen tezekkür etsin.
Dileyen onu düşünüp öğüt alır.
Dileyen ondan öğüt alır.
Binâen'aleyh dileyen onu beller.
Dileyen onu düşünüp öğüt alır.
فِي صُحُفٖ مُّكَرَّمَةٖ ١٣
O kıymetli sahifelerde tekrim edilir.
O, çok şerefli sahifelerdedir.
(13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.
(13-14) O, (Allah indinde) çok şerefli, kadri yüce, tertemiz sahîfelerdedir.
Sahifeler içindedirler, değerli, şanlı.
مَّرۡفُوعَةٖ مُّطَهَّرَةِۭ ١٤
Yüksek tutulur mutahher (sahîfelerde).
Yüceltilmiş ve temizlenmiştir.
(13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.
(13-14) O, (Allah indinde) çok şerefli, kadri yüce, tertemiz sahîfelerdedir.
Yükseltilen ve tertemiz tutulan (sahifeler)
بِأَيۡدِي سَفَرَةٖ ١٥
Sefere ellerinde.
Katiblerin elleriyle.
(13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.
(15-16) Kıymetli, sevgili, takva saahibi kâtiblerin elleriyle (yazılmışdır).
Taşıyıcıların ellerindedirler.
كِرَامِۭ بَرَرَةٖ ١٦
Kiramı berabere.
Kıymetli, saygıdeğer.
(13-16) O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifelerdedir.
(15-16) Kıymetli, sevgili, takva saahibi kâtiblerin elleriyle (yazılmışdır).
(Allah'a göre) değerli ve çok iyi (yazıcı ve taşıyıcıların).
قُتِلَ ٱلۡإِنسَٰنُ مَآ أَكۡفَرَهُۥ ١٧
O kahrolası insan ne nankör şey.
Canı çıksın o insanın. Ne de nankördür o.
Kahrolası (inkârcı) insan! Ne nankördür o!
O kahredilesi insan, ne nankördür o!
Kahrolası insan ne kadar da nankördür.
مِنۡ أَيِّ شَيۡءٍ خَلَقَهُۥ ١٨
O yaratan onu hangi şeyden yarattı?
Neden yaratmış onu?
Allah, onu hangi şeyden yarattı?
Onu (yaratan) hangi şeyden yaratdı?
Allah onu hangi şeyden yarattı.
مِن نُّطۡفَةٍ خَلَقَهُۥ فَقَدَّرَهُۥ ١٩
Bir nutfeden, yarattı da onu biçimine koydu.
Meniden yarattı onu da, takdir etti.
Az bir sudan (meniden). Onu yarattı ve ona ölçülü bir şekil verdi.
Bir damla sudan yaratdı da onu biçimine koydu.
Nutfe (sperm)den. Onu yarattı ve ona biçim verdi.
ثُمَّ ٱلسَّبِيلَ يَسَّرَهُۥ ٢٠
Sonra ona yolunu kolaylattı.
Sonra ona tutacağı yolu kolaylaştırmış.
Sonra ona yolu kolaylaştırdı.
Sonra onun yolu (nu) kolaylaşdırdık
Sonra ona yolu kolaylaştırmıştır.