بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱسْتَجِيبُواْ لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْۖ وَٱعْلَمُوٓاْ أَنَّ ٱللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ ٱلْمَرْءِ وَقَلْبِهِۦ وَأَنَّهُۥٓ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ ﴿٢٤

Ey o bütün iman edenler! Sizi kendinize hayat verecek şeylere davet ettiği zaman Resuliyle Allah’a icabet edin ve bilin ki Allah hakikaten kişi ile kalbinin arasına girer, ve siz hakikaten hep ona haşrolunacaksınız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey iman edenler; sizi hayat verecek şeylere çağırdığı zaman; Allah'a ve Rasulüne icabet edin. Hem bilin ki; Allah şüphesiz kişi ile kalbi arasına girer. Ve muhakkak O'na dönüp toplanacaksınız.

— İbni Kesir

Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.

— Diyanet İşleri

Ey îman edenler, sizi, size hayaat verecek şeylere da'vet etdiği zaman Allaha ve Resûline icabet edin. Bilin ki şübhesiz Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz hakıykaten yalınız Ona dönüb toplanacaksınızdır.

— Hasan Basri Çantay

Ey mü'minler, Allah ve Peygamberi sizi hayat bağışlayacak ilkelere çağırdıkları zaman bu çağrıya olumlu karşılık veriniz. Biliniz ki, Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz O'nun huzurunda biraraya geleceksiniz.

— Seyyid Kutub

وَٱتَّقُواْ فِتْنَةً لَّا تُصِيبَنَّ ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنكُمْ خَآصَّةًۖ وَٱعْلَمُوٓاْ أَنَّ ٱللَّهَ شَدِيدُ ٱلْعِقَابِ ﴿٢٥

Ve öyle bir fitneden sakının ki hiç te içinizden yalnız zulmedenlere dokunmakla kalmaz, ve bilin ki Allah’ın ikabı şiddetlidir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bir de fitneden sakının ki; içinizden yalnız zulmedenlere erişmekle kalmaz. Hem bilin ki; muhakkak Allah azabı şiddetli olandır.

— İbni Kesir

Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allah, azabı çetin olandır.

— Diyanet İşleri

Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden yalınız zulmedenlere çatmaz (âmmeye de sirayet ve hepsini perişan eder). Hem bilin ki Allah, şübhesiz azabı çetin olandır.

— Hasan Basri Çantay

Sadece aranızdaki zalimlerin başlarına gelmekle yetinmeyecek olan belâdan sakınınız. Biliniz ki, Allah'ın' azabı ağırdır.

— Seyyid Kutub

وَٱذْكُرُوٓاْ إِذْ أَنتُمْ قَلِيلٌ مُّسْتَضْعَفُونَ فِى ٱلْأَرْضِ تَخَافُونَ أَن يَتَخَطَّفَكُمُ ٱلنَّاسُ فَـَٔاوَىٰكُمْ وَأَيَّدَكُم بِنَصْرِهِۦ وَرَزَقَكُم مِّنَ ٱلطَّيِّبَٰتِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿٢٦

Ve düşünün ki siz bir vakit yer yüzünde hırpalanıp duran bir azlıktınız, nâsın sizi çarpıvereceğinden korkardınız, öyle iken o sizi barındırdı, o sizi nusratiyle teyid buyurdu o size temizlerinden rızıklar verdi ki, şükredesiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hatırlayın ki; bir zamanlar yeryüzünde azlıktınız, zayıf sayılırdınız. İnsanların sizi tutup kapmasından korkuyordunuz. Size ev bark verdi, yardımıyla destekledi ve temiz şeylerden rızıklandırdı. Umulur ki şükredersiniz.

— İbni Kesir

O vakti hatırlayın ki siz yeryüzünde güçsüz ve zayıf idiniz. İnsanların sizi kapıp götürmesinden korkuyordunuz. Derken Allah sizi barındırdı, yardımıyla destekledi ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı ki şükredesiniz.

— Diyanet İşleri

O zamanı da hatırlayın ki siz yer yüzünde azlıkdınız, âciz tanıtanlardınız. Halkın sizi tutup kapmasından korkuyordunuz. (İşte bu halde iken Allah) sizi, ev bark saahibi yapdı, yardımıyle kuvvetlendirdi, size en temiz ve güzel şeylerden rızık verdi. Tâki şükredesiniz.

— Hasan Basri Çantay

Hatırlayınız ki, bir zamanlar siz yeryüzünde ezilen, sayıca az bir gruptunuz, insanlar sizi kapıp götürecekler diye korkuyordunuz. Fakat şükredesiniz diye Allah size sığınak sağladı, helâl besinler sundu, sizi yardımı ile destekledi.

— Seyyid Kutub

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَخُونُواْ ٱللَّهَ وَٱلرَّسُولَ وَتَخُونُوٓاْ أَمَٰنَٰتِكُمْ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿٢٧

Ey o bütün iman edenler! Allah’a ve Resulü’ne hıyanet etmeyin ki bile bile emanetlerinize hıyanet etmiyesiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey iman edenler; Allah'a ve peygamberlerine ihanet etmeyin. Bile bile kendi emanetlerinize hıyanet etmiş olursunuz.

— İbni Kesir

Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamber’e hainlik etmeyin. Bile bile kendi (aranızdaki) emanetlerinize de hainlik etmeyin.

— Diyanet İşleri

Ey îman edenler, Allaha ve o peygambere haainlik etmeyin. Siz, kendiniz bilib dururken, kendi emânetlerinize haainlik eder misiniz?

— Hasan Basri Çantay

Ey mü'minler Allah'a, Peygamber'e hıyanet etmeyiniz. Yoksa üstlendiğiniz emanetlere bile bile hıyanet etmiş olursunuz.

— Seyyid Kutub

وَٱعْلَمُوٓاْ أَنَّمَآ أَمْوَٰلُكُمْ وَأَوْلَٰدُكُمْ فِتْنَةٌ وَأَنَّ ٱللَّهَ عِندَهُۥٓ أَجْرٌ عَظِيمٌ ﴿٢٨

Ve iyi bilin ki mallarınız, evlâdlarınız bir fitneden ibarettir, Allah yanında ise azîm ecirler vardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hem bilin ki; mallarınız da, çocuklarınız da ancak birer fitnedir. Ve Allah katında büyük mükafat vardır.

— İbni Kesir

Bilin ki mallarınız ve çoluk çocuğunuz birer deneme aracıdır. Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır.

— Diyanet İşleri

Bilin ki mallarınız da, evlâdlarınız da ancak birer imtihandır, (asıl) büyük mükâfat ise şübhesiz Allah kalındadır.

— Hasan Basri Çantay

Biliniz ki, mallarınız ve evlatlarınız sizin için aslında birer sınav konusudur ve büyük ödül Allah katındadır.

— Seyyid Kutub

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِن تَتَّقُواْ ٱللَّهَ يَجْعَل لَّكُمْ فُرْقَانًا وَيُكَفِّرْ عَنكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۗ وَٱللَّهُ ذُو ٱلْفَضْلِ ٱلْعَظِيمِ ﴿٢٩

Ey iman edenler! Allah’a korunursanız o, size bir furkan verir ve tarafınızdan seyyiatınızı örter, sizin için mağfiret de eder, Allah azîm fadıl sahibidir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey iman edenler; Allah'tan korkarsanız O, size bir furkan verir. Suçlarınızı örter ve sizi bağışlar. Allah, büyük lütuf sahibidir.

— İbni Kesir

Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız; O, size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah, büyük lütuf sahibidir.

— Diyanet İşleri

Ey îman edenler, eğer Allahdan korkarsanız O, size iyi ile kötüyü ayırd edecek (bir marifet ve nur) verir, suçlarınızı örter, sizi yarlığar. Allah büyük lutf-ü inayet saahibidir.

— Hasan Basri Çantay

Ey mü'minler, eğer Allah'dan korkarsanız, O size iyiyi kötüden ayırd edebilecek bir nosyon, bir kriter bağışlar, kötülüklerinizi örter ve sizi affeder. Allah büyük lütuf sahibidir.

— Seyyid Kutub

وَإِذْ يَمْكُرُ بِكَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لِيُثْبِتُوكَ أَوْ يَقْتُلُوكَ أَوْ يُخْرِجُوكَۚ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ ٱللَّهُۖ وَٱللَّهُ خَيْرُ ٱلْمَٰكِرِينَ ﴿٣٠

Hani bir vakitdi o kâfirler seni tutup bağlamaları veya öldürmeleri veya sürüp çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı, onlar tuzak kurarlarken Allah da karşılığını kuruyordu, öyle ya Allah tuzakların hayırlısını kurar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hani küfredenler; seni tutup bağlamak, yahut öldürmek veya çıkarmak için düzen kuruyorlardı. Onlar düzen kurarlarken Allah da düzenlerine müdahale ediyordu. Allah, düzen yapanların en hayırlısıdır.

— İbni Kesir

Hani kâfirler seni tutuklamak veya öldürmek, ya da (Mekke’den) çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.

— Diyanet İşleri

Hani bir zaman o küfredenler seni tutub bağlamaları, ya seni öldürmeleri, yahud seni (yurdundan zorla) çıkarmaları için sana tuzak kuruyor (lar) di. Onlar bu tuzağı kurarlarken Allah da onun karşılığını yapıyordu. Allah tuzak kuranlara mukaabele edenlerin en hayırlısıdır.

— Hasan Basri Çantay

Hani kâfirler seni tutuklamak, öldürmek ya da Mekke'den sürmek amacı ile aleyhinde tuzak kurmuşlardı. Onlar tuzak kurarken Allah da tuzak kuruyordu. Hiç kuşkusuz Allah en etkili tuzak kurucudur.

— Seyyid Kutub

وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتُنَا قَالُواْ قَدْ سَمِعْنَا لَوْ نَشَآءُ لَقُلْنَا مِثْلَ هَٰذَآۙ إِنْ هَٰذَآ إِلَّآ أَسَٰطِيرُ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿٣١

Ve onlara âyetlerimiz okunacağı zaman artık işittik, dilesek bunun gibisini biz de söyleriz, bu, eskilerin efsânelerinden başka bir şey değil diyorlardı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ayetlerimiz onlara okunduğu zaman; işittik, istersek biz de bunun benzerini söyleriz. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir, demişlerdi.

— İbni Kesir

Onlara karşı âyetlerimiz okunduğu zaman, “Duyduk, istesek biz de bunun benzerini elbette söyleriz. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir” dediler.

— Diyanet İşleri

Onlara âyetlerimiz okunurken şöyle dedilerdi: «İşitdik. Eğer dilersek biz de elbet bunun benzerini söyleriz! Bu, eskilerin masallarından barka (bir şey) değildir!».

— Hasan Basri Çantay

Onlara ayetlerimiz okununca «işittik, istesek biz de bunlar gibisini söyleyebiliriz, bunlar eskilerin masallarından başka bir şey değildirler» dediler.

— Seyyid Kutub

وَإِذْ قَالُواْ ٱللَّهُمَّ إِن كَانَ هَٰذَا هُوَ ٱلْحَقَّ مِنْ عِندِكَ فَأَمْطِرْ عَلَيْنَا حِجَارَةً مِّنَ ٱلسَّمَآءِ أَوِ ٱئْتِنَا بِعَذَابٍ أَلِيمٍ ﴿٣٢

Bir vakit de ey Allah, eğer bu, senin tarafından gelmiş hak kitâp ise durma üzerimize gökten taşlar yağdır veya bize daha elîm bir azâb ver demişlerdi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hani demişlerdi ki: Ey Allah'ımız; eğer bu, gerçekten Senin katından ise; bize gökten taş yağdır, yahut acıklı bir azab getir.

— İbni Kesir

Hani onlar, “Ey Allah’ım, eğer şu (Kur’an) senin katından inmiş hak (kitap) ise hemen üzerimize gökten taş yağdır veya bize elem dolu bir azap getir” demişlerdi.

— Diyanet İşleri

Hani bir zaman da: «Ey Allah, eğer bu, Senin katından (gelmiş) hak (kitâb) ın kendisi ise durma bizim üstümüze gökden taş yağdır, yahud bize (daha) acıklı bir azâb getir» demişlerdi.

— Hasan Basri Çantay

Hani onlar «Allah'ımız, eğer bu Kur'an senin tarafından gönderilmiş gerçek bir kitap ise, başımıza gökten taş yağdır ya da bizi acıklı bir azaba çarptır» dediler.

— Seyyid Kutub

وَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنتَ فِيهِمْۚ وَمَا كَانَ ٱللَّهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ ﴿٣٣

Halbuki sen içlerinde iken Allah onlara azâb edecek değil idi, istiğfar ettikleri halde de Allah onlara azâb edecek değil.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Halbuki sen içlerinde iken; Allah onlara azab etmez. Onlar istiğfar ederken de Allah, yine onları azablandıracak değildir.

— İbni Kesir

Oysa sen onların içinde iken, Allah onlara azap edecek değildi. Bağışlanma dilerlerken de Allah onlara azap edecek değildir.

— Diyanet İşleri

Halbuki sen içlerinde iken (Habîbim), Allah onları azâblandırıcı değildi. Onlar istiğfar ederlerken de Allah yine onları azâblandırıcı değildir.

— Hasan Basri Çantay

Oysa sen aralarında bulundukça, Allah onları azaba çarptırmaz. Ayrıca bağışlanma dilerlerken de Allah onları azaba çarptırmaz.

— Seyyid Kutub

وَمَا لَهُمْ أَلَّا يُعَذِّبَهُمُ ٱللَّهُ وَهُمْ يَصُدُّونَ عَنِ ٱلْمَسْجِدِ ٱلْحَرَامِ وَمَا كَانُوٓاْ أَوْلِيَآءَهُۥٓۚ إِنْ أَوْلِيَآؤُهُۥٓ إِلَّا ٱلْمُتَّقُونَ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٣٤

Şimdi ise Allah’ın kendilerini azâb etmemesi için neleri var? Mü'minleri Mescid-i haramdan menediyorlar, halbuki hizmetine ehil de değiller, onun hizmetine ehl olanlar ancak müttekılerdir ve lâkin çokları bilmezler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah onlara, niçin azab etmesin ki; onlar, kendileri ona ehil olmadıkları halde (insanları) Mescid-i Haram'dan men'edip duranlardır. Hem O'nun dostu değillerdir. O'nun dostları ancak müttakilerdir, ama onların çoğu bilmezler.

— İbni Kesir

Onlar Mescid-i Haram’dan (mü’minleri) alıkoyarken ve oranın bakımına ehil de değillerken, Allah onlara ne diye azap etmesin? Oranın bakımına ehil olanlar ancak Allah’a karşı gelmekten sakınanlardır. Fakat onların çoğu bilmez.

— Diyanet İşleri

(Sen içlerinden çıkdıkdan sonra) Allah onlara ne diye azâb etmeyecek? Onlar mescid-i haramdan, kendileri ona (onun hizmetine) ehil olmadıkları halde, men'edib duranlardır. O (hizmete) takvaaye erenlerden başkaları onun ehilleri değildir. Fakat onların pek çoğu (bunu) bilmezler.

— Hasan Basri Çantay

Yoksa onlar insanların Mescid-i Haram'a girmelerine engel oldukları halde, Allah onları niye azaba çarptırmasın ki? Onlar oranın korucuları değildiler. Oranın korucuları ancak Allah'ın yasaklarından sakınanlardır. Fakat çokları bunu bilmezler.

— Seyyid Kutub

AYARLAR