بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِنَّهُمْ كَانُواْ لَا يَرْجُونَ حِسَابًا ﴿٢٧

Çünkü onlar hiçbir hisâb ummuyorlardı,

— Hasan Basri Çantay

وَكَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَا كِذَّابًا ﴿٢٨

bizim âyetlerimizi alabildiklerine yalan sayıyorlardı.

— Hasan Basri Çantay

وَكُلَّ شَىْءٍ أَحْصَيْنَٰهُ كِتَٰبًا ﴿٢٩

Biz ise her şey'i yazıb saymışızdır.

— Hasan Basri Çantay

فَذُوقُواْ فَلَن نَّزِيدَكُمْ إِلَّا عَذَابًا ﴿٣٠

(Onlara şöyle denilir:) «İşte tadın (cezanızı)! Artık size azâb (ınız) ı artırmakdan başka bir şey yapmayacağız».

— Hasan Basri Çantay

إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا ﴿٣١

Şübhesiz takva saahibleri için (her korkudan) selâmet (ve her arzuuya) vuslet vardır.

— Hasan Basri Çantay

حَدَآئِقَ وَأَعْنَٰبًا ﴿٣٢

(Ya o) bağçeler, üzüm bağları,

— Hasan Basri Çantay

وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا ﴿٣٣

memeleri tomurcuklanmış bir yaşıt kızlar,

— Hasan Basri Çantay

وَكَأْسًا دِهَاقًا ﴿٣٤

dolu kadeh (ler)!

— Hasan Basri Çantay

لَّا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّٰبًا ﴿٣٥

Orada ne boş bir lâkırdı, ne de birbirine yalan söyleme (nedir) işitmezler.

— Hasan Basri Çantay

جَزَآءً مِّن رَّبِّكَ عَطَآءً حِسَابًا ﴿٣٦

(Bunlar) Rabbinden bir mükâfat ve yeter bir bağış olarak (verilir).

— Hasan Basri Çantay

رَّبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ٱلرَّحْمَٰنِۖ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا ﴿٣٧

(Evet) göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan şeylerin Rabbi, rahmeti umuuma yaygın olan (Allah) dan (bir mükâfat ve yeter bir bağışdır bu. Mahluklar) Ona hitabda bulunmıya asla muktedir olamazlar,

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR