بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

كَأَنَّهُۥ جِمَٰلَتٌ صُفْرٌ ﴿٣٣

Bunlar sanki birer kızıl devedir.

— Diyanet İşleri

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ ﴿٣٤

O gün vay yalanlayanların hâline!

— Diyanet İşleri

هَٰذَا يَوْمُ لَا يَنطِقُونَ ﴿٣٥

Bu, konuşamayacakları gündür.

— Diyanet İşleri

وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ ﴿٣٦

Onlara izin de verilmez ki, özür dilesinler.

— Diyanet İşleri

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ ﴿٣٧

O gün vay yalanlayanların hâline!

— Diyanet İşleri

هَٰذَا يَوْمُ ٱلْفَصْلِۖ جَمَعْنَٰكُمْ وَٱلْأَوَّلِينَ ﴿٣٨

Bu, hüküm ve ayırma günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya toplamışızdır.

— Diyanet İşleri

فَإِن كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ ﴿٣٩

Eğer bir tuzağınız varsa, haydi bana tuzak kurun!

— Diyanet İşleri

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ ﴿٤٠

O gün vay yalanlayanların hâline!

— Diyanet İşleri

إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى ظِلَٰلٍ وَعُيُونٍ ﴿٤١

Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, gölgeler içinde ve pınar başlarındadırlar.

— Diyanet İşleri

وَفَوَٰكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ ﴿٤٢

Canlarının çektiği meyveler içerisindedirler.

— Diyanet İşleri

كُلُواْ وَٱشْرَبُواْ هَنِيٓـًٔۢا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٤٣

“Yapmakta olduğunuz şeylere karşılık afiyetle yiyin için.”

— Diyanet İşleri

AYARLAR