بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

كَأَنَّهُۥ جِمَٰلَتٌ صُفْرٌ ﴿٣٣

Sanki sarı sarı hopalar gibi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve her biri sanki birer sarı erkek devedir.

— İbni Kesir

Bunlar sanki birer kızıl devedir.

— Diyanet İşleri

Herbiri sanki sarı sarı erkek develerdir.

— Hasan Basri Çantay

Her biri birer sarı deve gibi kıvılcımlar,

— Seyyid Kutub

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ ﴿٣٤

Vay haline o gün yalan diyenlerin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Vay haline o gün, yalanlayanların.

— İbni Kesir

O gün vay yalanlayanların hâline!

— Diyanet İşleri

Yalan sayanların vay o gün haaline!

— Hasan Basri Çantay

O gün inkarcıların vay haline!

— Seyyid Kutub

هَٰذَا يَوْمُ لَا يَنطِقُونَ ﴿٣٥

Bugün nutukları tutulacağı gündür.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bu; onların konuşamayacakları gündür.

— İbni Kesir

Bu, konuşamayacakları gündür.

— Diyanet İşleri

Bu, (hepsinin) dillerinin tutulacağı bir gündür.

— Hasan Basri Çantay

Bugün onların konuşamayacakları bir gündür.

— Seyyid Kutub

وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ ﴿٣٦

İzin de verilmezki itizar ederler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara izin de verilmez ki özür dilesinler.

— İbni Kesir

Onlara izin de verilmez ki, özür dilesinler.

— Diyanet İşleri

Onlara izin de verilmeyecek ki özür dilesinler.

— Hasan Basri Çantay

Özür dilemelerine de izin verilmez.

— Seyyid Kutub

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ ﴿٣٧

Vay haline o gün yalan diyenlerin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Vay haline o gün, yalanlayanların.

— İbni Kesir

O gün vay yalanlayanların hâline!

— Diyanet İşleri

(Bu günü) yalan sayanların o gün vay haaline!

— Hasan Basri Çantay

O gün inkarcıların vay haline!

— Seyyid Kutub

هَٰذَا يَوْمُ ٱلْفَصْلِۖ جَمَعْنَٰكُمْ وَٱلْأَوَّلِينَ ﴿٣٨

Bu işte o fasıl günü topladık sizi ve evvelkileri.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte bu; sizleri ve öncekileri topladığımız hüküm günüdür.

— İbni Kesir

Bu, hüküm ve ayırma günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya toplamışızdır.

— Diyanet İşleri

Bu, ayırd etme ve hukûm verme günüdür. Sizi de, evvelki (ümmet) leri de (bir arada) toplamışızdır.

— Hasan Basri Çantay

Bugün sizi ve sizden öncekileri biraraya getirdiğimiz bir hüküm günüdür.

— Seyyid Kutub

فَإِن كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ ﴿٣٩

Varsa bir fenniniz atlatın beni.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer Bana karşı bir düzeniniz varsa; onu hemen kurun.

— İbni Kesir

Eğer bir tuzağınız varsa, haydi bana tuzak kurun!

— Diyanet İşleri

Eğer bir hıyleniz varsa hemen bu hileyi bana yapın!

— Hasan Basri Çantay

Eğer bana karşı oynayacağınız bir oyununuz varsa haydi, oynayın bakalım.

— Seyyid Kutub

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ ﴿٤٠

Vay haline o gün yalan diyenlerin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Vay haline o gün, yalanlayanların.

— İbni Kesir

O gün vay yalanlayanların hâline!

— Diyanet İşleri

(Ba'si) yalan sayanların o gün vay haaline!

— Hasan Basri Çantay

O gün inkarcıların vay haline!

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى ظِلَٰلٍ وَعُيُونٍ ﴿٤١

Şüphesiz ki (korunan) müttakîler gölgelerde kaynaklar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki muttakiler, gölgeliklerde ve pınarlardadırlar.

— İbni Kesir

Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, gölgeler içinde ve pınar başlarındadırlar.

— Diyanet İşleri

(41-42) Hakıykat, takva saahibleri gölgeler, pınarlar ve canları ne isterse onlardan bir çok meyveler içindedirler.

— Hasan Basri Çantay

Kötülüklerden sakınanlara gelince anlar ağaç gölgeleri altında ve pınar başlarındadırlar.

— Seyyid Kutub

وَفَوَٰكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ ﴿٤٢

Ve canlarının istediğinden meyveler içindedirler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve canlarının istediğinden meyveler.

— İbni Kesir

Canlarının çektiği meyveler içerisindedirler.

— Diyanet İşleri

(41-42) Hakıykat, takva saahibleri gölgeler, pınarlar ve canları ne isterse onlardan bir çok meyveler içindedirler.

— Hasan Basri Çantay

Canlarının çektiği meyvalarla başbaşadırlar.

— Seyyid Kutub

كُلُواْ وَٱشْرَبُواْ هَنِيٓـًٔۢا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٤٣

Yeyin, için âfiyet olsun işlediğiniz amellere mukabil.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşlediklerinize karşılık afiyetle yeyin, için.

— İbni Kesir

“Yapmakta olduğunuz şeylere karşılık afiyetle yiyin için.”

— Diyanet İşleri

(Şöyle denilir): «İşlemiş olduğunuz (iyi) amel (ve hareketlere mukaabil afiyetle yeyin, için».

— Hasan Basri Çantay

Yapmış olduğunuz iyiliklerin karşılığı olarak şimdi afiyetle yiyiniz ve içiniz.

— Seyyid Kutub

AYARLAR