بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

أَلَمۡ نَجۡعَلِ ٱلۡأَرۡضَ كِفَاتًا ٢٥

Ye kilmadık mı arzı bir tokat.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz; yeryüzünü toplantı mahalli kılmadık mı?

– İbni Kesir

(25-26) Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı?

– Diyanet İşleri

Biz, yeri bir toplantı yeri yapmadık mı?

– Hasan Basri Çantay

Biz yeryüzünü barınak yapmadık mı?

– Seyyid Kutub

أَحۡيَآءٗ وَأَمۡوَٰتٗا ٢٦

Gerekse diriler için gerekse emvat.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ölülere de, dirilere de.

– İbni Kesir

(25-26) Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı?

– Diyanet İşleri

Dirilere de, ölülere de.

– Hasan Basri Çantay

Ölüler için de diriler için de.

– Seyyid Kutub

وَجَعَلۡنَا فِيهَا رَوَٰسِيَ شَٰمِخَٰتٖ وَأَسۡقَيۡنَٰكُم مَّآءٗ فُرَاتٗا ٢٧

Ve oturtupta onda yumru yumru oturaklı dağlar, sunmadıkmı size bir su (tatlı) bir furat.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Orada yüksek ve sabit dağlar var edip tatlı sular içirmedik mi size?

– İbni Kesir

Orada sabit yüce dağlar yaratmadık mı, size tatlı bir su içirmedik mi?

– Diyanet İşleri

Orada sabit sabit, yüce yüce (dağlar) vücûde getirmedik mi? Size tatlı bir su da içirmedik mi?

– Hasan Basri Çantay

Orada yüksek dağlar yaratmadık ve size tatlı sular içirmedik mi?

– Seyyid Kutub

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ ٢٨

Vay haline o gün yalan diyenlerin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Vay haline o gün, yalanlayanların.

– İbni Kesir

O gün vay yalanlayanların hâline!

– Diyanet İşleri

(Bu gibi ni'metleri) yalan sayanlarını o gün vay haaline!

– Hasan Basri Çantay

O gün inkarcıların vay haline!

– Seyyid Kutub

ٱنطَلِقُوٓاْ إِلَىٰ مَا كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ ٢٩

Haydi boşanın o yalan dediğinize.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Varın yalanlayıp durduğunuz şeye gidin.

– İbni Kesir

Onlara şöyle denecek: “Yalanlamakta olduğunuz şeye (cehennem azabına) gidin.”

– Diyanet İşleri

(O kâfirlere şöyle denilecek:) «(Haydi) o yalan diyegeldiğiniz şey'e (azaba) gidin».

– Hasan Basri Çantay

Şimdi inkar ettiğiniz yere koşunuz!

– Seyyid Kutub

ٱنطَلِقُوٓاْ إِلَىٰ ظِلّٖ ذِي ثَلَٰثِ شُعَبٖ ٣٠

Haydi boşanın bir üç çatallı gölgeye.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Üç kollu gölgeye gidin.

– İbni Kesir

(30-31) “Üç kola ayrılmış gölgeye gidin ki, o ne gölgelendirir ne de alevden korur.”

– Diyanet İşleri

«Haydi (cehennemin) üç kola (ayrılmış) (duman) gölgesine gidin».

– Hasan Basri Çantay

Üç çatallı gölgeye koşunuz.

– Seyyid Kutub

لَّا ظَلِيلٖ وَلَا يُغۡنِي مِنَ ٱللَّهَبِ ٣١

Ne gölgelendirir ne alevden korur.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gölge yapmaz ve alevden korumaz.

– İbni Kesir

(30-31) “Üç kola ayrılmış gölgeye gidin ki, o ne gölgelendirir ne de alevden korur.”

– Diyanet İşleri

(Ki o), gölgelendirici değildir. (Onları) alevden de korumaz.

– Hasan Basri Çantay

Serinlik sağlamayan ve alevden korumayan gölgeye!

– Seyyid Kutub

إِنَّهَا تَرۡمِي بِشَرَرٖ كَٱلۡقَصۡرِ ٣٢

Çünkü o, öyle şirareler atacaktır ki her biri bir saray gibi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O; her biri bir saray gibi kıvılcımlar atar.

– İbni Kesir

Şüphesiz cehennem, her biri saray büyüklüğünde kıvılcımlar saçar.

– Diyanet İşleri

Çünkü o (ateş) öyle kıvılcım atar ki herbiri sanki bir saraydır.

– Hasan Basri Çantay

O saray gibi kocaman kıvılcımlar saçar.

– Seyyid Kutub

كَأَنَّهُۥ جِمَٰلَتٞ صُفۡرٞ ٣٣

Sanki sarı sarı hopalar gibi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve her biri sanki birer sarı erkek devedir.

– İbni Kesir

Bunlar sanki birer kızıl devedir.

– Diyanet İşleri

Herbiri sanki sarı sarı erkek develerdir.

– Hasan Basri Çantay

Her biri birer sarı deve gibi kıvılcımlar,

– Seyyid Kutub

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ ٣٤

Vay haline o gün yalan diyenlerin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Vay haline o gün, yalanlayanların.

– İbni Kesir

O gün vay yalanlayanların hâline!

– Diyanet İşleri

Yalan sayanların vay o gün haaline!

– Hasan Basri Çantay

O gün inkarcıların vay haline!

– Seyyid Kutub

هَٰذَا يَوۡمُ لَا يَنطِقُونَ ٣٥

Bugün nutukları tutulacağı gündür.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bu; onların konuşamayacakları gündür.

– İbni Kesir

Bu, konuşamayacakları gündür.

– Diyanet İşleri

Bu, (hepsinin) dillerinin tutulacağı bir gündür.

– Hasan Basri Çantay

Bugün onların konuşamayacakları bir gündür.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu