بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ ﴿١٩

(Allahın âyetlerini ve peygamberlerini) yalan sayanların o gün vay haaline!

— Hasan Basri Çantay

أَلَمْ نَخْلُقكُّم مِّن مَّآءٍ مَّهِينٍ ﴿٢٠

Biz, sizi hakıyr bir sudan yaratmadık mı?

— Hasan Basri Çantay

فَجَعَلْنَٰهُ فِى قَرَارٍ مَّكِينٍ ﴿٢١

Onu sağlam bir yerde tutub da,

— Hasan Basri Çantay

إِلَىٰ قَدَرٍ مَّعْلُومٍ ﴿٢٢

ma'lûm bir vaktâ kadar.

— Hasan Basri Çantay

فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ ٱلْقَٰدِرُونَ ﴿٢٣

İşte biz (bunu) kudretimizle yapdık. Demek (biz) ne güzel kaadirler (iz)!

— Hasan Basri Çantay

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ ﴿٢٤

(Kudretimizi) yalan sayanların vay o gün haaline!

— Hasan Basri Çantay

أَلَمْ نَجْعَلِ ٱلْأَرْضَ كِفَاتًا ﴿٢٥

Biz, yeri bir toplantı yeri yapmadık mı?

— Hasan Basri Çantay

أَحْيَآءً وَأَمْوَٰتًا ﴿٢٦

Dirilere de, ölülere de.

— Hasan Basri Çantay

وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَٰسِىَ شَٰمِخَٰتٍ وَأَسْقَيْنَٰكُم مَّآءً فُرَاتًا ﴿٢٧

Orada sabit sabit, yüce yüce (dağlar) vücûde getirmedik mi? Size tatlı bir su da içirmedik mi?

— Hasan Basri Çantay

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ ﴿٢٨

(Bu gibi ni'metleri) yalan sayanlarını o gün vay haaline!

— Hasan Basri Çantay

ٱنطَلِقُوٓاْ إِلَىٰ مَا كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ ﴿٢٩

(O kâfirlere şöyle denilecek:) «(Haydi) o yalan diyegeldiğiniz şey'e (azaba) gidin».

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR