بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ ﴿١٩

Vay haline o gün yalan diyenlerin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O gün; yalanlayanların vay haline.

— İbni Kesir

O gün vay yalanlayanların hâline!

— Diyanet İşleri

(Allahın âyetlerini ve peygamberlerini) yalan sayanların o gün vay haaline!

— Hasan Basri Çantay

O gün inkarcıların vay haline!

— Seyyid Kutub

أَلَمْ نَخْلُقكُّم مِّن مَّآءٍ مَّهِينٍ ﴿٢٠

Yaratmadık mı sizi bir hakîr sudan?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sizi bayağı bir sudan, Biz yaratmadık mı?

— İbni Kesir

Biz sizi bayağı bir sudan (meniden) yaratmadık mı?

— Diyanet İşleri

Biz, sizi hakıyr bir sudan yaratmadık mı?

— Hasan Basri Çantay

Sizi basit bir sıvı damlasından yaratmadık mı?

— Seyyid Kutub

فَجَعَلْنَٰهُ فِى قَرَارٍ مَّكِينٍ ﴿٢١

Kılıp da onu bir makarda temkin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onu sağlam bir yere yerleştirdik.

— İbni Kesir

(21-22) Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk.

— Diyanet İşleri

Onu sağlam bir yerde tutub da,

— Hasan Basri Çantay

Sonra o sıvı damlasını korunaklı bir yuvaya yerleştirmedik mi?

— Seyyid Kutub

إِلَىٰ قَدَرٍ مَّعْلُومٍ ﴿٢٢

Malûm bir kadere değin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Belli bir süreye kadar.

— İbni Kesir

(21-22) Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk.

— Diyanet İşleri

ma'lûm bir vaktâ kadar.

— Hasan Basri Çantay

Belirli bir sürenin sonuna kadar.

— Seyyid Kutub

فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ ٱلْقَٰدِرُونَ ﴿٢٣

Demekki ölçmüşüz, demekki biz ne güzel kâdiriz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bunu Biz takdir ettik, ne güzel takdir edenleriz Biz.

— İbni Kesir

Sonra da ona ölçülü bir biçim verdik. Biz ne güzel biçim verenleriz!

— Diyanet İşleri

İşte biz (bunu) kudretimizle yapdık. Demek (biz) ne güzel kaadirler (iz)!

— Hasan Basri Çantay

Biz o sıvı damlacığın gelişmesini aşamalı bir plâna bağladık. Biz ne güzel plân yaparız.

— Seyyid Kutub

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ ﴿٢٤

Vay haline o gün yalan diyenlerin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Vay haline o gün, yalanlayanların.

— İbni Kesir

O gün vay yalanlayanların hâline!

— Diyanet İşleri

(Kudretimizi) yalan sayanların vay o gün haaline!

— Hasan Basri Çantay

O gün inkarcıların vay haline!

— Seyyid Kutub

أَلَمْ نَجْعَلِ ٱلْأَرْضَ كِفَاتًا ﴿٢٥

Ye kilmadık mı arzı bir tokat.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz; yeryüzünü toplantı mahalli kılmadık mı?

— İbni Kesir

(25-26) Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı?

— Diyanet İşleri

Biz, yeri bir toplantı yeri yapmadık mı?

— Hasan Basri Çantay

Biz yeryüzünü barınak yapmadık mı?

— Seyyid Kutub

أَحْيَآءً وَأَمْوَٰتًا ﴿٢٦

Gerekse diriler için gerekse emvat.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ölülere de, dirilere de.

— İbni Kesir

(25-26) Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı?

— Diyanet İşleri

Dirilere de, ölülere de.

— Hasan Basri Çantay

Ölüler için de diriler için de.

— Seyyid Kutub

وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَٰسِىَ شَٰمِخَٰتٍ وَأَسْقَيْنَٰكُم مَّآءً فُرَاتًا ﴿٢٧

Ve oturtupta onda yumru yumru oturaklı dağlar, sunmadıkmı size bir su (tatlı) bir furat.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Orada yüksek ve sabit dağlar var edip tatlı sular içirmedik mi size?

— İbni Kesir

Orada sabit yüce dağlar yaratmadık mı, size tatlı bir su içirmedik mi?

— Diyanet İşleri

Orada sabit sabit, yüce yüce (dağlar) vücûde getirmedik mi? Size tatlı bir su da içirmedik mi?

— Hasan Basri Çantay

Orada yüksek dağlar yaratmadık ve size tatlı sular içirmedik mi?

— Seyyid Kutub

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ ﴿٢٨

Vay haline o gün yalan diyenlerin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Vay haline o gün, yalanlayanların.

— İbni Kesir

O gün vay yalanlayanların hâline!

— Diyanet İşleri

(Bu gibi ni'metleri) yalan sayanlarını o gün vay haaline!

— Hasan Basri Çantay

O gün inkarcıların vay haline!

— Seyyid Kutub

ٱنطَلِقُوٓاْ إِلَىٰ مَا كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ ﴿٢٩

Haydi boşanın o yalan dediğinize.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Varın yalanlayıp durduğunuz şeye gidin.

— İbni Kesir

Onlara şöyle denecek: “Yalanlamakta olduğunuz şeye (cehennem azabına) gidin.”

— Diyanet İşleri

(O kâfirlere şöyle denilecek:) «(Haydi) o yalan diyegeldiğiniz şey'e (azaba) gidin».

— Hasan Basri Çantay

Şimdi inkar ettiğiniz yere koşunuz!

— Seyyid Kutub

AYARLAR