بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

كَذَٰلِكَ نَفۡعَلُ بِٱلۡمُجۡرِمِينَ ١٨

Biz öyle yaparız mücrimleri.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşte Biz; böylr yaparız suçluları.

– İbni Kesir

Biz suçlulara işte böyle yaparız.

– Diyanet İşleri

Biz günahkârlara böyle yaparız.

– Hasan Basri Çantay

İşte biz günahkârlara böyle yaparız.

– Seyyid Kutub

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ ١٩

Vay haline o gün yalan diyenlerin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O gün; yalanlayanların vay haline.

– İbni Kesir

O gün vay yalanlayanların hâline!

– Diyanet İşleri

(Allahın âyetlerini ve peygamberlerini) yalan sayanların o gün vay haaline!

– Hasan Basri Çantay

O gün inkarcıların vay haline!

– Seyyid Kutub

أَلَمۡ نَخۡلُقكُّم مِّن مَّآءٖ مَّهِينٖ ٢٠

Yaratmadık mı sizi bir hakîr sudan?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sizi bayağı bir sudan, Biz yaratmadık mı?

– İbni Kesir

Biz sizi bayağı bir sudan (meniden) yaratmadık mı?

– Diyanet İşleri

Biz, sizi hakıyr bir sudan yaratmadık mı?

– Hasan Basri Çantay

Sizi basit bir sıvı damlasından yaratmadık mı?

– Seyyid Kutub

فَجَعَلۡنَٰهُ فِي قَرَارٖ مَّكِينٍ ٢١

Kılıp da onu bir makarda temkin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onu sağlam bir yere yerleştirdik.

– İbni Kesir

(21-22) Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk.

– Diyanet İşleri

Onu sağlam bir yerde tutub da,

– Hasan Basri Çantay

Sonra o sıvı damlasını korunaklı bir yuvaya yerleştirmedik mi?

– Seyyid Kutub

إِلَىٰ قَدَرٖ مَّعۡلُومٖ ٢٢

Malûm bir kadere değin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Belli bir süreye kadar.

– İbni Kesir

(21-22) Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk.

– Diyanet İşleri

ma'lûm bir vaktâ kadar.

– Hasan Basri Çantay

Belirli bir sürenin sonuna kadar.

– Seyyid Kutub

فَقَدَرۡنَا فَنِعۡمَ ٱلۡقَٰدِرُونَ ٢٣

Demekki ölçmüşüz, demekki biz ne güzel kâdiriz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bunu Biz takdir ettik, ne güzel takdir edenleriz Biz.

– İbni Kesir

Sonra da ona ölçülü bir biçim verdik. Biz ne güzel biçim verenleriz!

– Diyanet İşleri

İşte biz (bunu) kudretimizle yapdık. Demek (biz) ne güzel kaadirler (iz)!

– Hasan Basri Çantay

Biz o sıvı damlacığın gelişmesini aşamalı bir plâna bağladık. Biz ne güzel plân yaparız.

– Seyyid Kutub

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ ٢٤

Vay haline o gün yalan diyenlerin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Vay haline o gün, yalanlayanların.

– İbni Kesir

O gün vay yalanlayanların hâline!

– Diyanet İşleri

(Kudretimizi) yalan sayanların vay o gün haaline!

– Hasan Basri Çantay

O gün inkarcıların vay haline!

– Seyyid Kutub

أَلَمۡ نَجۡعَلِ ٱلۡأَرۡضَ كِفَاتًا ٢٥

Ye kilmadık mı arzı bir tokat.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz; yeryüzünü toplantı mahalli kılmadık mı?

– İbni Kesir

(25-26) Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı?

– Diyanet İşleri

Biz, yeri bir toplantı yeri yapmadık mı?

– Hasan Basri Çantay

Biz yeryüzünü barınak yapmadık mı?

– Seyyid Kutub

أَحۡيَآءٗ وَأَمۡوَٰتٗا ٢٦

Gerekse diriler için gerekse emvat.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ölülere de, dirilere de.

– İbni Kesir

(25-26) Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı?

– Diyanet İşleri

Dirilere de, ölülere de.

– Hasan Basri Çantay

Ölüler için de diriler için de.

– Seyyid Kutub

وَجَعَلۡنَا فِيهَا رَوَٰسِيَ شَٰمِخَٰتٖ وَأَسۡقَيۡنَٰكُم مَّآءٗ فُرَاتٗا ٢٧

Ve oturtupta onda yumru yumru oturaklı dağlar, sunmadıkmı size bir su (tatlı) bir furat.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Orada yüksek ve sabit dağlar var edip tatlı sular içirmedik mi size?

– İbni Kesir

Orada sabit yüce dağlar yaratmadık mı, size tatlı bir su içirmedik mi?

– Diyanet İşleri

Orada sabit sabit, yüce yüce (dağlar) vücûde getirmedik mi? Size tatlı bir su da içirmedik mi?

– Hasan Basri Çantay

Orada yüksek dağlar yaratmadık ve size tatlı sular içirmedik mi?

– Seyyid Kutub

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ ٢٨

Vay haline o gün yalan diyenlerin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Vay haline o gün, yalanlayanların.

– İbni Kesir

O gün vay yalanlayanların hâline!

– Diyanet İşleri

(Bu gibi ni'metleri) yalan sayanlarını o gün vay haaline!

– Hasan Basri Çantay

O gün inkarcıların vay haline!

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu