بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

أَلَمْ نُهْلِكِ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿١٦

Biz öncekileri helâk etmedik mi?

— Diyanet İşleri

ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ ٱلْءَاخِرِينَ ﴿١٧

Sonra arkadan gelenleri de onların peşine takacağız.

— Diyanet İşleri

كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِٱلْمُجْرِمِينَ ﴿١٨

Biz suçlulara işte böyle yaparız.

— Diyanet İşleri

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ ﴿١٩

O gün vay yalanlayanların hâline!

— Diyanet İşleri

أَلَمْ نَخْلُقكُّم مِّن مَّآءٍ مَّهِينٍ ﴿٢٠

Biz sizi bayağı bir sudan (meniden) yaratmadık mı?

— Diyanet İşleri

فَجَعَلْنَٰهُ فِى قَرَارٍ مَّكِينٍ ﴿٢١

(21-22) Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk.

— Diyanet İşleri

إِلَىٰ قَدَرٍ مَّعْلُومٍ ﴿٢٢

(21-22) Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk.

— Diyanet İşleri

فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ ٱلْقَٰدِرُونَ ﴿٢٣

Sonra da ona ölçülü bir biçim verdik. Biz ne güzel biçim verenleriz!

— Diyanet İşleri

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ ﴿٢٤

O gün vay yalanlayanların hâline!

— Diyanet İşleri

أَلَمْ نَجْعَلِ ٱلْأَرْضَ كِفَاتًا ﴿٢٥

(25-26) Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı?

— Diyanet İşleri

أَحْيَآءً وَأَمْوَٰتًا ﴿٢٦

(25-26) Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı?

— Diyanet İşleri

AYARLAR