بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

لِأَىِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ ﴿١٢

Onlar hangi güne te'cil edildi?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hangi güne ertelenmişti?

— İbni Kesir

(Bu) hangi güne ertelenmiştir?

— Diyanet İşleri

(bu vakit) hangi güne gecikdirilmişdi?

— Hasan Basri Çantay

Bu tanıklık hangi güne ertelendi?

— Seyyid Kutub

لِيَوْمِ ٱلْفَصْلِ ﴿١٣

Fasıl gününe.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hüküm gününe,

— İbni Kesir

Hüküm ve ayırım gününe.

— Diyanet İşleri

(Her şey'i) ayırd edib hukûm verme gününe.

— Hasan Basri Çantay

Hüküm gününe.

— Seyyid Kutub

وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا يَوْمُ ٱلْفَصْلِ ﴿١٤

Bildinmi nedir fasıl günü?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hüküm gününü hangi şey bildirdi sana?

— İbni Kesir

Hüküm ve ayırım gününü sen ne bileceksin.

— Diyanet İşleri

Bu ayırd etme gününü (n ehemmiyyetini) sana hangi şey bildirdi?

— Hasan Basri Çantay

Hüküm gününün ne olduğunu biliyor musun?

— Seyyid Kutub

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ ﴿١٥

Vay haline o gün yalan diyenlerin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O gün; yalanlayanların vay haline.

— İbni Kesir

O gün vay yalanlayanların hâline!

— Diyanet İşleri

(Bunu) yalan sayanların o gün vay haline!

— Hasan Basri Çantay

O gün inkarcıların vay haline!

— Seyyid Kutub

أَلَمْ نُهْلِكِ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿١٦

Helâk etmedikmi evvelkileri?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Öncekileri Biz helak etmedik mi?

— İbni Kesir

Biz öncekileri helâk etmedik mi?

— Diyanet İşleri

Biz öncekileri (bu tekzîblerinden dolayı) helak etmedik mi?

— Hasan Basri Çantay

Önceki inkarcı toplumları yoketmedik mi?

— Seyyid Kutub

ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ ٱلْءَاخِرِينَ ﴿١٧

Sonra arkalarına takacağız geridekileri.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ardından sonrakileri de onların arkasına takacağız.

— İbni Kesir

Sonra arkadan gelenleri de onların peşine takacağız.

— Diyanet İşleri

Sonra geridekileri de onların arkasına takacağız.

— Hasan Basri Çantay

Sonraki inkarcıları da katarız onlara.

— Seyyid Kutub

كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِٱلْمُجْرِمِينَ ﴿١٨

Biz öyle yaparız mücrimleri.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte Biz; böylr yaparız suçluları.

— İbni Kesir

Biz suçlulara işte böyle yaparız.

— Diyanet İşleri

Biz günahkârlara böyle yaparız.

— Hasan Basri Çantay

İşte biz günahkârlara böyle yaparız.

— Seyyid Kutub

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ ﴿١٩

Vay haline o gün yalan diyenlerin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O gün; yalanlayanların vay haline.

— İbni Kesir

O gün vay yalanlayanların hâline!

— Diyanet İşleri

(Allahın âyetlerini ve peygamberlerini) yalan sayanların o gün vay haaline!

— Hasan Basri Çantay

O gün inkarcıların vay haline!

— Seyyid Kutub

أَلَمْ نَخْلُقكُّم مِّن مَّآءٍ مَّهِينٍ ﴿٢٠

Yaratmadık mı sizi bir hakîr sudan?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sizi bayağı bir sudan, Biz yaratmadık mı?

— İbni Kesir

Biz sizi bayağı bir sudan (meniden) yaratmadık mı?

— Diyanet İşleri

Biz, sizi hakıyr bir sudan yaratmadık mı?

— Hasan Basri Çantay

Sizi basit bir sıvı damlasından yaratmadık mı?

— Seyyid Kutub

فَجَعَلْنَٰهُ فِى قَرَارٍ مَّكِينٍ ﴿٢١

Kılıp da onu bir makarda temkin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onu sağlam bir yere yerleştirdik.

— İbni Kesir

(21-22) Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk.

— Diyanet İşleri

Onu sağlam bir yerde tutub da,

— Hasan Basri Çantay

Sonra o sıvı damlasını korunaklı bir yuvaya yerleştirmedik mi?

— Seyyid Kutub

إِلَىٰ قَدَرٍ مَّعْلُومٍ ﴿٢٢

Malûm bir kadere değin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Belli bir süreye kadar.

— İbni Kesir

(21-22) Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk.

— Diyanet İşleri

ma'lûm bir vaktâ kadar.

— Hasan Basri Çantay

Belirli bir sürenin sonuna kadar.

— Seyyid Kutub

AYARLAR