بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِنَّ هَٰذَا كَانَ لَكُمْ جَزَآءً وَكَانَ سَعْيُكُم مَّشْكُورًا ﴿٢٢

Şöyle diye ki işte bu sizin bir mükâfatınızdı, sa'yiniz meşkûr oldu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte bu, sizin işlediklerinize karşılık oldu. Sa'yiniz meşkur olmuştur.

— İbni Kesir

Onlara şöyle denecektir: “Şüphesiz bu sizin için bir mükâfattır. Çalışma ve çabanız makbul görülmüştür.”

— Diyanet İşleri

(Bütün) bu (ni'metler) şübhe yok ki sizin için bir mükâfatdır. Sa'yimz meşkûr olmuşdur.

— Hasan Basri Çantay

Bütün bunlar iyiliklerinizin karşılığıdır, çabalarınız, hoşnutluğumuzu kazanmıştır.

— Seyyid Kutub

إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ ٱلْقُرْءَانَ تَنزِيلًا ﴿٢٣

Filhakika biz indirdik biz sana Kur’an’ı ceste ceste.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki Kur'an'ı sana indiren Biziz, Biz.

— İbni Kesir

Şüphe yok ki, Kur’an’ı sana elbette biz indirdik biz.

— Diyanet İşleri

Hakıykat, Kur'ânı sana ceste ceste biz indirdik biz.

— Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed, bu 'Kur'an'ı sana indiren biziz.

— Seyyid Kutub

فَٱصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ ءَاثِمًا أَوْ كَفُورًا ﴿٢٤

O halde sabret Rabbi’nin hükmünü vermesi için de itaat etme onlardan bir âsime veya nanköre.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Öyleyse Rabbının hükmüne sabret ve onlardan hiç bir günahkara veya inkarcıya itaat etme.

— İbni Kesir

O hâlde, Rabbinin hükmüne sabret. Onlardan hiçbir günahkâra ve hiçbir nanköre itaat etme.

— Diyanet İşleri

Artık Rabbinin hükmüne (rızaa ile) sabret. Onlardan hiçbir günahkâra, yahud hiçbir nanköre boyun eğme.

— Hasan Basri Çantay

Rabbin hükmünü verinceye dek sabret, onların günahkârlarının ve inatçı inkârcılarının sözlerine uyma.

— Seyyid Kutub

وَٱذْكُرِ ٱسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةً وَأَصِيلًا ﴿٢٥

Ve Rabbi’nin ismini an hem erken hem ikindiyin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sabah akşam Rabbının adını zikret.

— İbni Kesir

Sabah akşam Rabbinin adını an.

— Diyanet İşleri

Sabah, akşam Rabbinin adını an.

— Hasan Basri Çantay

Sabah ve akşam Rabbinin adını an.

— Seyyid Kutub

وَمِنَ ٱلَّيْلِ فَٱسْجُدْ لَهُۥ وَسَبِّحْهُ لَيْلًا طَوِيلًا ﴿٢٦

Geceden de ona secde et ve tesbih et ona uzun gece.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Geceleyin O'na secde et. Ve geceleri uzun uzun O'nu tesbih et.

— İbni Kesir

Gecenin bir kısmında O’na secde et; geceleyin de O’nu uzun uzadıya tespih et.

— Diyanet İşleri

Ve gecenin bir kısmında Ona secde et. Gecenin uzun bir bölümünde de Onu tesbîh (ve tenzîh) eyle.

— Hasan Basri Çantay

Gecenin bir bölümünde O'na secde et, geceleri O'nu uzun uzun tesbih et.

— Seyyid Kutub

إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ يُحِبُّونَ ٱلْعَاجِلَةَ وَيَذَرُونَ وَرَآءَهُمْ يَوْمًا ثَقِيلًا ﴿٢٧

Çünkü onlar pîşini severler ve önlerindeki ağır bir günü bırakırlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu bunlar; çabucak geçeni severler de, o çetin günün arkalarına bırakırlar.

— İbni Kesir

Şunlar (inanmayanlar) dünyayı tercih ediyorlar ve çetin bir günü arkalarına atıyorlar.

— Diyanet İşleri

Hakıykat, bunlar o çabucak geçen (dünyâyi) severler, önlerindeki o çetin günü bırakırlar.

— Hasan Basri Çantay

Bu adamlar şu geçici dünyayı severler ve önlerindeki o zorlu günü gözardı ederler.

— Seyyid Kutub

نَّحْنُ خَلَقْنَٰهُمْ وَشَدَدْنَآ أَسْرَهُمْۖ وَإِذَا شِئْنَا بَدَّلْنَآ أَمْثَٰلَهُمْ تَبْدِيلًا ﴿٢٨

Biz yarattık onları ve kundaklarını biz bağlâdık, dilediğimiz vakit de kılıklarını tebdil ederiz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz yarattık onları ve mafsallarını da Biz pekiştirdik. Dilersek onları benzerleri ile değiştiriveririz.

— İbni Kesir

Onları biz yarattık ve eklemlerini (birbirine) biz bağladık. Dilediğimizde (onları yok eder) yerlerine benzerlerini getiririz.

— Diyanet İşleri

Biz yaratdık onları. Mafsallarını (uzuvlarını) da biz pekişdirdik. Dilediğimiz vakit yine onları (yaratılışda) tıbkı kendileri gibi yerine getiririz.

— Hasan Basri Çantay

Onları yaratan ve vücutlarına biçim veren biziz. İstediğimiz zaman onları benzerleri ile değiştiririz.

— Seyyid Kutub

إِنَّ هَٰذِهِۦ تَذْكِرَةٌۖ فَمَن شَآءَ ٱتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِۦ سَبِيلًا ﴿٢٩

İşte bu bir tezkiredir, dileyen Rabb’ine bir yol tutar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz ki bu, bir öğüttür. Dileyen Rabbına bir yol tutar.

— İbni Kesir

İşte bu bir öğüttür. Dileyen, Rabbine ulaştıran bir yol tutar.

— Diyanet İşleri

Şübhesiz ki bu (sûre) de bir öğüddür. Artık kim dilerse Rabbine bir yol tutar.

— Hasan Basri Çantay

Bu bir hatırlatmadır. İsteyen Rabbine giden yolu tutar.

— Seyyid Kutub

وَمَا تَشَآءُونَ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُۚ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا ﴿٣٠

Maamafih Allah dilemeyince dilemezsiniz, çünkü yegâne Alim, Hakim Allahdır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz. Muhakkak ki Allah; Alim, Hakim olandır.

— İbni Kesir

Allah’ın dilemesi olmadıkça siz dileyemezsiniz. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

— Diyanet İşleri

(Bununla beraber) Allah dilemeyince siz (bunu) dileyemezsiniz. Çünkü Allah hakkıyle bilendir, tam bir hukûm ve hikmet saahibidir.

— Hasan Basri Çantay

Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz. Hiç kuşkusuz Allah herşeyi bilir ve her işi yerinde yapar.

— Seyyid Kutub

يُدْخِلُ مَن يَشَآءُ فِى رَحْمَتِهِۦۚ وَٱلظَّٰلِمِينَ أَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًۢا ﴿٣١

O dilediğini rahmeti içine kor, zalimlere ise elîm bir azâb hazırlamıştır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dilediğini rahmetine girdirir. Zalimlere, işte onlara; elem verici bir azab hazırlamıştır.

— İbni Kesir

O, dilediği kimseyi rahmetine sokar. Zalimlere ise elem dolu bir azap hazırlamıştır.

— Diyanet İşleri

Kimi dilerse rahmetine sokar. Zaalimler (e gelince.) Onlar için elem verici bir azâb hazırlamışdır O.

— Hasan Basri Çantay

O dilediklerini rahmetinin kapsamı altına Alır. Zalimlere gelince O, onlar için acıklı bir azap hazırlamıştır.

— Seyyid Kutub

AYARLAR