بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

لَآ أُقْسِمُ بِيَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ ﴿١

(Hakıykat, kâfirlerin inkâr etdiği gibi değildir). Kıyamet gününe andederim.

— Hasan Basri Çantay

وَلَآ أُقْسِمُ بِٱلنَّفْسِ ٱللَّوَّامَةِ ﴿٢

(Hayır, hakıykat öyle değildir). Kendisini alabildiğine kınayan nefse yemîn ederim (ki siz öldükden sonra mutlakaa dirileceksiniz).

— Hasan Basri Çantay

أَيَحْسَبُ ٱلْإِنسَٰنُ أَلَّن نَّجْمَعَ عِظَامَهُۥ ﴿٣

İnsan zanneder mi ki her halde biz onun kemiklerini toplayıb bir araya getirmeyeceğiz?

— Hasan Basri Çantay

بَلَىٰ قَٰدِرِينَ عَلَىٰٓ أَن نُّسَوِّىَ بَنَانَهُۥ ﴿٤

Evet, biz parmak uçlarını bile derleyib iade etmiye kaadiriz.

— Hasan Basri Çantay

بَلْ يُرِيدُ ٱلْإِنسَٰنُ لِيَفْجُرَ أَمَامَهُۥ ﴿٥

Fakat insan, önündeki (o kıyameti) yalanlamak diler.

— Hasan Basri Çantay

يَسْـَٔلُ أَيَّانَ يَوْمُ ٱلْقِيَٰمَةِ ﴿٦

«Kıyamet günü (de) ne zaman (mış» diye) sorar.

— Hasan Basri Çantay

فَإِذَا بَرِقَ ٱلْبَصَرُ ﴿٧

(7-8-9) İşte göz (hayret ve dehşetle) kamaşdığı, ay tutul (ub karardığı, güneşle ay bir araya getirildiği zaman,

— Hasan Basri Çantay

وَخَسَفَ ٱلْقَمَرُ ﴿٨

(7-8-9) İşte göz (hayret ve dehşetle) kamaşdığı, ay tutul (ub karardığı, güneşle ay bir araya getirildiği zaman,

— Hasan Basri Çantay

وَجُمِعَ ٱلشَّمْسُ وَٱلْقَمَرُ ﴿٩

(7-8-9) İşte göz (hayret ve dehşetle) kamaşdığı, ay tutul (ub karardığı, güneşle ay bir araya getirildiği zaman,

— Hasan Basri Çantay

يَقُولُ ٱلْإِنسَٰنُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ ٱلْمَفَرُّ ﴿١٠

(Evet) o gün insan «Kaçış nereye?» diyecek.

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR