بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

بَلَىٰ قَٰدِرِينَ عَلَىٰٓ أَن نُّسَوِّىَ بَنَانَهُۥ ﴿٤

Evet, Biz parmak uçlarını bile düzeltmeye kadiriz.

— İbni Kesir

بَلْ يُرِيدُ ٱلْإِنسَٰنُ لِيَفْجُرَ أَمَامَهُۥ ﴿٥

Fakat insan, önündekini yalanlamak ister de;

— İbni Kesir

يَسْـَٔلُ أَيَّانَ يَوْمُ ٱلْقِيَٰمَةِ ﴿٦

Kıyamet günü de ne zamanmış? diye sorar.

— İbni Kesir

فَإِذَا بَرِقَ ٱلْبَصَرُ ﴿٧

Göz kamaştığında,

— İbni Kesir

وَخَسَفَ ٱلْقَمَرُ ﴿٨

Ay tutulduğunda,

— İbni Kesir

وَجُمِعَ ٱلشَّمْسُ وَٱلْقَمَرُ ﴿٩

Güneş ve ay bir araya getirildiğinde,

— İbni Kesir

يَقُولُ ٱلْإِنسَٰنُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ ٱلْمَفَرُّ ﴿١٠

O gün, insan; kaçacak yer nerede? der.

— İbni Kesir

كَلَّا لَا وَزَرَ ﴿١١

Hayır, hiç bir sığınak yoktur.

— İbni Kesir

إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ ٱلْمُسْتَقَرُّ ﴿١٢

O gün, herkesin duracağı yer, ancak Rabbının huzurudur.

— İbni Kesir

يُنَبَّؤُاْ ٱلْإِنسَٰنُ يَوْمَئِذٍۭ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ ﴿١٣

O gün, önde ve sonda ne yaptıysa insana bildirilir.

— İbni Kesir

بَلِ ٱلْإِنسَٰنُ عَلَىٰ نَفْسِهِۦ بَصِيرَةٌ ﴿١٤

Daha doğrusu insan, kendi kendinin şahididir.

— İbni Kesir

AYARLAR