بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُۥ ﴿١٩

Sonra onu açıklamak da hakıykat bize âiddir.

— Hasan Basri Çantay

كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ ٱلْعَاجِلَةَ ﴿٢٠

Yok yok, siz çarçabuk geçen (bu dünyây) i seversiniz.,

— Hasan Basri Çantay

وَتَذَرُونَ ٱلْءَاخِرَةَ ﴿٢١

Âhireti bırakırsınız.

— Hasan Basri Çantay

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاضِرَةٌ ﴿٢٢

Yüzler (vardır) o gün ter-ü tazedir.

— Hasan Basri Çantay

إِلَىٰ رَبِّهَا نَاظِرَةٌ ﴿٢٣

Rablerine bakacakdır.

— Hasan Basri Çantay

وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍۭ بَاسِرَةٌ ﴿٢٤

Yüzler (vardır), o gün burtarıkdır.

— Hasan Basri Çantay

تَظُنُّ أَن يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌ ﴿٢٥

Anlar ki kendisine bel kemiklerini kıracak çok belâ (lı bir iş) yapılacak.

— Hasan Basri Çantay

كَلَّآ إِذَا بَلَغَتِ ٱلتَّرَاقِىَ ﴿٢٦

Gözünüzü açın, (can) köprücük kemiğine bir dayandığı zaman,

— Hasan Basri Çantay

وَقِيلَ مَنْۜ رَاقٍ ﴿٢٧

«Tedâvî edebilecek kim?» denildi (denilecek).

— Hasan Basri Çantay

وَظَنَّ أَنَّهُ ٱلْفِرَاقُ ﴿٢٨

Ve (can çekişen) hakıykî bir ayrılış olduğunu anladı (anlayacak).

— Hasan Basri Çantay

وَٱلْتَفَّتِ ٱلسَّاقُ بِٱلسَّاقِ ﴿٢٩

Bacak da bacağa dolaşdı mı,

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR