بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

قَالَ نُوحٌ رَّبِّ إِنَّهُمْ عَصَوْنِى وَٱتَّبَعُواْ مَن لَّمْ يَزِدْهُ مَالُهُۥ وَوَلَدُهُۥٓ إِلَّا خَسَارًا ﴿٢١

Nuh dediki: Ya Rab! Malûmun onlar bana isyan ettiler ve malı ve veledi kendisine hasardan başka bir şey arttırmayan kimsenin ardınca gittiler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Nuh dedi ki: Rabbım doğrusu bunlar, bana isyan ettiler. Malı ve çocuğu kendisine sadece zarar getiren kimseye uydular.

— İbni Kesir

Nûh, dedi ki: “Rabbim! Gerçekten onlar bana karşı geldiler, malı ve çocuğu ancak kendi hüsranını artıran kimselere uydular.”

— Diyanet İşleri

Nuuh dedi: «Ey Rabbim, hakıykat onlar bana isyan etdiler. Mal (lar) ı ve evlâd (lar) ı (kendilerinin) hüsran (ın) dan başkasını artırmayan kimselere uydular»,

— Hasan Basri Çantay

Nuh dedi ki: «Rabbim doğrusu bunlar bana isyan ettiler. Ve malı, çocuğu kendisine sadece zarar getiren kimseye uydular.»

— Seyyid Kutub

وَمَكَرُواْ مَكْرًا كُبَّارًا ﴿٢٢

Ve büyük büyük mekre giriştiler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Büyük büyük düzenler kurdular.

— İbni Kesir

“Bunlar da, çok büyük bir tuzak kurdular.”

— Diyanet İşleri

«Bunlar da büyük büyük hileler (dolaplar, melanetler) yapdılar».

— Hasan Basri Çantay

Birbirinden büyük düzenler kurdular.

— Seyyid Kutub

وَقَالُواْ لَا تَذَرُنَّ ءَالِهَتَكُمْ وَلَا تَذَرُنَّ وَدًّا وَلَا سُوَاعًا وَلَا يَغُوثَ وَيَعُوقَ وَنَسْرًا ﴿٢٣

Ve sakın ilâhlarınızı bırakmayın ve sakın bırakmayın ne Veddi, ne Suvâı, ne de Yeğûsü ve Ye'ûku ve Nesri dediler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve dediler ki: Sakın tanrılarınızı bırakmayın. Vedd, Süva', Yeğus, Yeuk ve Nesr'den asla vazgeçmeyin.

— İbni Kesir

“Şöyle dediler: ‘Sakın ilâhlarınızı bırakmayın. Hele hele Vedd’i, Süvâ’ı, Yeğûs’u, Ye’ûk’u ve Nesr’i hiç bırakmayın.”

— Diyanet İşleri

(Halk tabakasına:) «Sakın tapdıklarınızı bırakmayın. Hele «Ved» den, «Suvaa'» dan, «Yeğuus» dan, «Yeuuk» dan ve «Nesr» den zinhar vaz geçmeyin» dediler.

— Hasan Basri Çantay

İnsanlara 'sakın tanrılarınızı bırakmayın, Ved, Suva, Yağus, Yeuk ve Nesr putlarından asla vazgeçmeyin' dediler.

— Seyyid Kutub

وَقَدْ أَضَلُّواْ كَثِيرًاۖ وَلَا تَزِدِ ٱلظَّٰلِمِينَ إِلَّا ضَلَٰلًا ﴿٢٤

Ve çoğunu şaşırttılar, sen de zalimleri artırma ancak şaşkınlıkca artır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Böylece bir çoğunu saptırdılar. Zalimlere sapıklıktan başka bir şeyi artırma.

— İbni Kesir

“Onlar gerçekten birçoklarını saptırdılar. (Rabbim!) Sen de bu zalimlerin sadece sapıklıklarını artır.”

— Diyanet İşleri

«Hakıykaten onlar birçoklarını başdan çıkardılar. Sen (ey Rabbim) o zaalimlerin şaşkınlığından başka şeylerini artırma».

— Hasan Basri Çantay

Böylece birçoğunu saptırdılar; Rabbim! Sen bu zalimlerin sadece şaşkınlığını arttır.

— Seyyid Kutub

مِّمَّا خَطِيٓـَٰٔتِهِمْ أُغْرِقُواْ فَأُدْخِلُواْ نَارًا فَلَمْ يَجِدُواْ لَهُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ أَنصَارًا ﴿٢٥

Bir çok hatîatlarından dolayı suya boğuldularda ateşe atıldılar ve kendilerine Allah’ın dûnünden yardımcılar bulamadılar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

günahlarından dolayı bunlar suda boğuldular, ateşe sokuldular ve Allah' tan başka yardımcı da bulamadılar.

— İbni Kesir

Hataları (küfür ve isyanları) yüzünden suda boğuldular ve cehenneme sokuldular da kendileri için Allah’tan başka yardımcılar bulamadılar.

— Diyanet İşleri

Bunlar günâhlarından dolayı suda boğuldular. Ardından da (büyük) bir ateşe atıldılar. O vakit kendileri için Allahdan başka yardımcılar da bulmadılar.

— Hasan Basri Çantay

Onlar, günahları yüzünden suda boğuldular; ateşe sokuldular, kendilerine Allah'tan başka yardımcı bulamadılar.

— Seyyid Kutub

وَقَالَ نُوحٌ رَّبِّ لَا تَذَرْ عَلَى ٱلْأَرْضِ مِنَ ٱلْكَٰفِرِينَ دَيَّارًا ﴿٢٦

Nuh demiştiki: Ya Rab, bırakma yeryüzünde kâfirlerden bir deyyar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Nuh dedi ki: Rabbım; kafirlerden yeryüzünde yurd tutan hiç bir kimse bırakma.

— İbni Kesir

Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!”

— Diyanet İşleri

Nuuh (öyle) demişdi: «Ey Rabbim, yer (yüzün) de kâfirlerden yurd tutan hiçbir kimse bırakma»!

— Hasan Basri Çantay

Nuh dedi ki: «Rabbim! Yeryüzünde hiçbir kâfir bırakma.»

— Seyyid Kutub

إِنَّكَ إِن تَذَرْهُمْ يُضِلُّواْ عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُوٓاْ إِلَّا فَاجِرًا كَفَّارًا ﴿٢٧

Zira sen onları bırakırsan kullarını yoldan çıkarıyorlar, ve nankör facirden başka da doğurmuyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Çünkü Sen onları bırakırsan; kullarını saptırırlar. Kötüden ve öz kafirden başka da evlat doğurmazlar.

— İbni Kesir

“Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kâfir kimseler yetiştirirler.”

— Diyanet İşleri

«Çünkü eğer sen onları bırakırsan kullarını yoldan çıkarırlar. Kötüden, öz kâfirden başka da evlâd doğurmaz (lar)».

— Hasan Basri Çantay

Doğrusu sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar, sadece ahlâksız ve çok inkarcıdan başkasını doğurup yetiştirmezler.

— Seyyid Kutub

رَّبِّ ٱغْفِرْ لِى وَلِوَٰلِدَىَّ وَلِمَن دَخَلَ بَيْتِىَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتِ وَلَا تَزِدِ ٱلظَّٰلِمِينَ إِلَّا تَبَارًۢا ﴿٢٨

Ya Rab! Mağfiret buyur bana, ve babama anama, mü'min olarak evime girene ve bütün mü'minîn, ve mü'minâta, zalimleri ise artırma ancak helâkça artır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbım; beni, anamı, babamı, inanmış olarak evime gireni, mü'min erkekleri ve mü'min kadınları bağışla. Zalimlerin de helakinden başka bir şeyini artırma.

— İbni Kesir

“Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlerin de ancak helâkini arttır.”

— Diyanet İşleri

«Ey Rabbim, beni, anamı, babamı, îman etmiş olarak evime giren kimseleri, (kıyamete kadar gelecek) erkek mü'minleri ve kadın mü'minleri Sen yarlığa. Zaalimlerin helakinden başka bir şey'ini de artırma».

— Hasan Basri Çantay

Rabbim! Beni, anamı, babamı, evime inanmış olarak gireni, inanan erkek ve kadınları bağışla; zalimlerin de yalnız helâkini artır!

— Seyyid Kutub

AYARLAR