بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

يَوْمَ تَكُونُ ٱلسَّمَآءُ كَٱلْمُهْلِ ﴿٨

O gün gök, erimiş bakır gibi olur.

— Seyyid Kutub

وَتَكُونُ ٱلْجِبَالُ كَٱلْعِهْنِ ﴿٩

Dağlar, atılmış renkli yün gibi olur.

— Seyyid Kutub

وَلَا يَسْـَٔلُ حَمِيمٌ حَمِيمًا ﴿١٠

Dost dostun halini sormaz.

— Seyyid Kutub

يُبَصَّرُونَهُمْۚ يَوَدُّ ٱلْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَدِى مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍۭ بِبَنِيهِ ﴿١١

birbirlerine gösterirler. Suçlu ister ki o günün azabından kurtulmak için fidye versin: oğullarını,

— Seyyid Kutub

وَصَٰحِبَتِهِۦ وَأَخِيهِ ﴿١٢

eşini ve kardeşini,

— Seyyid Kutub

وَفَصِيلَتِهِ ٱلَّتِى تُـْٔوِيهِ ﴿١٣

kendisini barındıran, içinde yetiştiği tüm ailesini.

— Seyyid Kutub

وَمَن فِى ٱلْأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ يُنجِيهِ ﴿١٤

Ve yeryüzünde bulunanların hepsini versin de tek kendisini kurtarsın.

— Seyyid Kutub

كَلَّآۖ إِنَّهَا لَظَىٰ ﴿١٥

Hayır! O alevden bir ateştir.

— Seyyid Kutub

نَزَّاعَةً لِّلشَّوَىٰ ﴿١٦

Deriler kavurur, soyar.

— Seyyid Kutub

تَدْعُواْ مَنْ أَدْبَرَ وَتَوَلَّىٰ ﴿١٧

Kendine çağırır; sırtını dönüp gideni.

— Seyyid Kutub

وَجَمَعَ فَأَوْعَىٰٓ ﴿١٨

Mal toplayıp kasada yığanı.

— Seyyid Kutub

AYARLAR