بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَنَرَىٰهُ قَرِيبٗا ٧

Biz se onu yakın görürüz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz ise; onu, yakın görmekteyiz.

– İbni Kesir

Biz ise onu yakın görüyoruz.

– Diyanet İşleri

Biz ise onu yakın görüyoruz.

– Hasan Basri Çantay

Biz ise onu yakın görüyoruz.

– Seyyid Kutub

يَوۡمَ تَكُونُ ٱلسَّمَآءُ كَٱلۡمُهۡلِ ٨

O gün ki olur Semâ erimiş bir maden gibi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O gün gök, erimiş maden gibi olur.

– İbni Kesir

(8-9) Göğün, erimiş maden gibi ve dağların atılmış renkli yün gibi olacağı günü hatırla.

– Diyanet İşleri

O gün gök erimiş ma'den gibi olacak,

– Hasan Basri Çantay

O gün gök, erimiş bakır gibi olur.

– Seyyid Kutub

وَتَكُونُ ٱلۡجِبَالُ كَٱلۡعِهۡنِ ٩

Dağlar da atilmış elvan yun gibi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dağlar ise atılmış pamuk gibi.

– İbni Kesir

(8-9) Göğün, erimiş maden gibi ve dağların atılmış renkli yün gibi olacağı günü hatırla.

– Diyanet İşleri

dağlar yün gibi olacak,

– Hasan Basri Çantay

Dağlar, atılmış renkli yün gibi olur.

– Seyyid Kutub

وَلَا يَسۡـَٔلُ حَمِيمٌ حَمِيمٗا ١٠

Ve bir hısım bir hısıma halini sormaz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hiç bir yakın bir yakınını sormaz.

– İbni Kesir

(O gün) hiçbir samimi dost, dostunu sormaz.

– Diyanet İşleri

hiçbir hısım bir hısımı sormayacak.

– Hasan Basri Çantay

Dost dostun halini sormaz.

– Seyyid Kutub

يُبَصَّرُونَهُمۡۚ يَوَدُّ ٱلۡمُجۡرِمُ لَوۡ يَفۡتَدِي مِنۡ عَذَابِ يَوۡمِئِذِۭ بِبَنِيهِ ١١

Birbirlerine gösterilirlerken, mücrim isterki fidye verse O günün azâbından oğullarını.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yalnız birbirine gösterilirler. Suçlu kişi; o günün azabından kurtulmak için oğullarını feda etmek ister.

– İbni Kesir

(11-14) Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın.

– Diyanet İşleri

Onlar birbirine (sâdece) gösterilirler. Günahkâr o günün azabından (kurtulmak için şunları) feda etmeği arzu eder: Oğullarını,

– Hasan Basri Çantay

birbirlerine gösterirler. Suçlu ister ki o günün azabından kurtulmak için fidye versin: oğullarını,

– Seyyid Kutub

وَصَٰحِبَتِهِۦ وَأَخِيهِ ١٢

Ve refikasını ve biraderini.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Eşini ve kardeşini,

– İbni Kesir

(11-14) Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın.

– Diyanet İşleri

karısını, biraderini,

– Hasan Basri Çantay

eşini ve kardeşini,

– Seyyid Kutub

وَفَصِيلَتِهِ ٱلَّتِي تُـٔۡوِيهِ ١٣

Ve kendini barındıran fasîlesini.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kendisini barındırmış olan sülalesini.

– İbni Kesir

(11-14) Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın.

– Diyanet İşleri

kendisini (aralarına katıb) barındırmakda olan soyunu sopunu,

– Hasan Basri Çantay

kendisini barındıran, içinde yetiştiği tüm ailesini.

– Seyyid Kutub

وَمَن فِي ٱلۡأَرۡضِ جَمِيعٗا ثُمَّ يُنجِيهِ ١٤

Ve arzda bulunanların hepsini de sonra kendini kurtarsa.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve yeryüzünde bulunan herkesi. Ki nihayet kendisini kurtarsın.

– İbni Kesir

(11-14) Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın.

– Diyanet İşleri

ve yer (yüzün) de kim varsa hepsini. Ki nihayet (bu fedâkârlığı) kendisini (Allahın azabından) kurtarsın.

– Hasan Basri Çantay

Ve yeryüzünde bulunanların hepsini versin de tek kendisini kurtarsın.

– Seyyid Kutub

كـَلَّآۖ إِنَّهَا لَظَىٰ ١٥

Hayır, çünkü o salgın bir lezâ.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Fakat ne mümkün, çünkü o; halis alevdir.

– İbni Kesir

(15-16) Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz cehennem, derileri kavurup çıkaran alevli ateştir.

– Diyanet İşleri

Fakat ne mümkin! Çünkü o (ateş) (kâfirler için hazırlanmış) haalis alevdir,

– Hasan Basri Çantay

Hayır! O alevden bir ateştir.

– Seyyid Kutub

نَزَّاعَةٗ لِّلشَّوَىٰ ١٦

Etrafı soyan nari ceza.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Deriyi soyup kavurandır.

– İbni Kesir

(15-16) Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz cehennem, derileri kavurup çıkaran alevli ateştir.

– Diyanet İşleri

bedenin bütün uzuvlarını söküb koparandır (o).

– Hasan Basri Çantay

Deriler kavurur, soyar.

– Seyyid Kutub

تَدۡعُواْ مَنۡ أَدۡبَرَ وَتَوَلَّىٰ ١٧

Çağırır arkasını dönüp tersine gideni.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yüz çevirip arkasına döneni çağırır.

– İbni Kesir

(17-18) O, (hakka) arka döneni ve (imandan) yüz çevireni; servet toplayıp yığanı kendine çağırır.

– Diyanet İşleri

(Gel gel diye) çağırır: (îmandan, hakdan) yüz dönen, (tâatden) arka çeviren kişiyi,

– Hasan Basri Çantay

Kendine çağırır; sırtını dönüp gideni.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu