بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِنَّهُمۡ يَرَوۡنَهُۥ بَعِيدٗا ٦

Onlar onu uzak görüyorlar.

– Seyyid Kutub

وَنَرَىٰهُ قَرِيبٗا ٧

Biz ise onu yakın görüyoruz.

– Seyyid Kutub

يَوۡمَ تَكُونُ ٱلسَّمَآءُ كَٱلۡمُهۡلِ ٨

O gün gök, erimiş bakır gibi olur.

– Seyyid Kutub

وَتَكُونُ ٱلۡجِبَالُ كَٱلۡعِهۡنِ ٩

Dağlar, atılmış renkli yün gibi olur.

– Seyyid Kutub

وَلَا يَسۡـَٔلُ حَمِيمٌ حَمِيمٗا ١٠

Dost dostun halini sormaz.

– Seyyid Kutub

يُبَصَّرُونَهُمۡۚ يَوَدُّ ٱلۡمُجۡرِمُ لَوۡ يَفۡتَدِي مِنۡ عَذَابِ يَوۡمِئِذِۭ بِبَنِيهِ ١١

birbirlerine gösterirler. Suçlu ister ki o günün azabından kurtulmak için fidye versin: oğullarını,

– Seyyid Kutub

وَصَٰحِبَتِهِۦ وَأَخِيهِ ١٢

eşini ve kardeşini,

– Seyyid Kutub

وَفَصِيلَتِهِ ٱلَّتِي تُـٔۡوِيهِ ١٣

kendisini barındıran, içinde yetiştiği tüm ailesini.

– Seyyid Kutub

وَمَن فِي ٱلۡأَرۡضِ جَمِيعٗا ثُمَّ يُنجِيهِ ١٤

Ve yeryüzünde bulunanların hepsini versin de tek kendisini kurtarsın.

– Seyyid Kutub

كـَلَّآۖ إِنَّهَا لَظَىٰ ١٥

Hayır! O alevden bir ateştir.

– Seyyid Kutub

نَزَّاعَةٗ لِّلشَّوَىٰ ١٦

Deriler kavurur, soyar.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu